Anlaşmalı Boşanmada Belirlenen Çocukla Kişisel İlişki Süresinin Azaltılması Davası

Eşler anlaşmalı boşanırken, velayetin bırakılmadığı ebeveynin müşterek çocukla hangi sıklıkla görüşeceği hususunda bir anlaşmaya varmalılardır. Bu anlaşmaya aile mahkemesi hakimi müdahale edebilir. Eğer ileriki süreçte bu anlaşmanın devam ettirilmesi çocuğun üstün yararına aykırılık teşkil ederse, çocukla görüşme günlerinin tekrar belirlenmesi, mevcut sürelerin azaltılması ya da tamamen kaldırılması gündeme gelebilir. Konuda, çocukla kişisel ilişki süresinin hangi durumlarda azaltılabileceği ile ilgili örnek kararlara yer verilmiştir.

Anlaşmalı Boşanmada Belirlenen Çocukla Kişisel İlişki Süresinin Azaltılması Davası

Türk Medeni Kanunu madde 166/3, eşlere boşanma ve boşanmanın fer’ileri hususlarında anlaşarak boşanma imkanı tanımaktadır. Boşanmanın bu ayrıntılarından birisi de, velayetin bırakılmadığı ebeveynin çocukla hangi sürelerde kişisel ilişki kuracağıdır. Dolayısıyla eşler anlaşmalı boşanabilmek için çocukla kurulacak kişisel ilişki hususunda da bir anlaşmaya varmalılardır. Hakim bu anlaşmayla bağlı olmayıp, çocuğun yararını düşünerek düzenleme yapabilir. Taraflar eğer bu düzenlemeyi kabul etmezlerse anlaşmalı boşanma mümkün olmaz. Uygulamada bu sorunla çoğunlukla, tarafların çocukla görüşme günlerini çok fazla ya da çok az belirlemeleri nedeniyle karşılaşılmaktadır. Duruşmada hakim, velayeti almayan tarafın çocukla hangi sıklıkta görüşeceği ile ilgili öneride bulunmakta ve bu öneri kabul edilirse davayı kabul etmektedir.

Anlaşmalı boşanma protokolü hazırlanırken çocukla kişisel ilişki yani görüşme sürelerin konusunda çocuğun yararı ve tarafların menfaatleri düşünülmelidir. Örneğin şu anlaşmalar çocuğun yararına aykırıdır:

  • Her hafta cumartesi ve pazar günü yatılı olarak görüşme: Böyle bir anlaşma halinde velayet sahibi olan ebeveyn hiçbir hafta sonu çocukla görüşememektedir.
  • Bir hafta annede bir hafta babada kalma: Çocuğun bir yeri ev olarak hissetme imkanı ortadan kalkmakta, düzeni bozulmaktadır.
  • Yaz tatilinin bir haftası görüşme: 3 aylık yaz tatilinin sadece bir haftasında görüşmek, çocukla tatile gidememek, üst soy ya da diğer akrabalarıyla iletişim kurmasına fırsat vermemek anlamına gelmektedir.
  • Ayda bir tek cumartesi kişisel ilişki kurulması: Çocuğun sağlıklı gelişimi için anne ve baba figürlerine ihtiyacı vardır. Çocukla kişisel ilişki süresinin imkan olandan daha az tutulması bu gelişimin sağlıklı ilerlemesine engel olacaktır.

Bu ihtimaller artırılabilecektir şüphesiz.

Dolayısıyla anlaşmalı boşanma protokolü hazırlanırken, en azından aile mahkemelerinin çekişmeli boşanma davalarında belirlediği çocukla kişisel ilişki süreleri baz alınarak görüşme belirlenmelidir.

Anlaşmalı boşanma davasında çocukla kişisel ilişki kurulma sürelerine ilişkin hüküm her zaman yeni bir dava ile değiştirilebilir. Çocukla kişisel ilişki süresinin azaltılması davası ile ilgili 4 Yargıtay kararı ile ilgili bilgiler aşağıda verilmiştir. Bu kararlar, çocukla görüşme süresinin nasıl belirlenmesi gerektiği ve verilen sürenin hangi şartlarda azaltılabileceği hususlarında yol gösterici mahiyettedir.

Gerekli Tedbirler Alınmamışsa Yatılı Kişisel İlişki Kaldırılmalıdır

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2024/5352 E., 2024/5797 K. sayılı ve 12.09.2024 tarihli kararına konu olayda lehine çocukla kişisel ilişki tesis edilen ebeveynin çocukla bu sürelerde ilgilenmediği, çocuğu tanımadığı insanların yanına bıraktığı ve hastalandığında doktora götürmediği iddiaları ile görüşme süresinin yatılı olmayacak şekilde azaltılması talep edilmiştir. İlk derece mahkemesi davayı, yatılı kişisel ilişkinin çocuğun üstün yararına hizmet etmediği, çocuğun babasının yanında kaldığında rahat etmediği, ayrı bir oda ve yatağının bulunmadığı gerekçesi ile kabul etmiş ve yatılı kişisel ilişkinin kaldırılması ile gün içinde kişisel ilişki kurulmasına karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi ve Yargıtay yapılan itirazları reddetmiştir. Görüleceği üzere çocukla yatılı kişisel ilişki kurulabilmesi için, buna uygun imkanların ebeveyn tarafından temin edilmesi, çocuğun rahat edeceği ortamın hazırlanması gereklidir. Aksi halde yatılı kişisel ilişki kaldırılabilecektir.

Kişisel İlişki Çocuğun Düzenini Bozmamalıdır

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2024/3601 E., 2024/5424 K. ve 04.07.2024 tarihli kararına konu olayda davacı, anlaşmalı olarak boşandıkları davalının çocukla çarşamba günleri okul çıkışından ertesi gün okul başlangıç saatine kadar kişisel ilişki kurulması konusunda anlaştıklarını ancak bu durumun sakınca doğurduğunu  iddia ederek görüşme süresinin azaltılmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, mevcut kişisel ilişki süresinin çocuğun sosyal ve eğitim hayatını olumsuz etkilemediği, çocukla baba arasındaki ilişkinin kesintiye uğramasının ve azaltılmasının çocukla baba arasındaki yakınlığı bozabileceği gerekçesiyle davayı reddetmiştir. İstinaf edilen dosyada BAM, çarşamba günü kurulan kişisel ilişkinin çocukların düzenini bozduğu ve çocukların menfaatine olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar vermiş ve çarşamba günleri olan kişisel ilişkiyi kaldırmıştır. Yargıtay da bu kararı onamıştır.

Hem ilk derece hem BAM’ın kararlarında haklı yanlar bulunmakla birlikte verilen son hüküm değerlendirildiğinde, çocukla velayetin bırakılmadığı ebeveyn arasındaki kişisel ilişki belirlenirken çocuğun düzeninin bozulmamasının zorunlu olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Örneğin bu olayda çarşamba günleri yatılı kalması yerine okul çıkışı 2-3 saat görüşme belirlemek, hem çocuğun düzeninin bozulmasına hem de baba ile çocuk arasındaki ilişkinin kesintiye uğramasına engel olabilecekmiş.

Bu kararda dikkat çekici bir husus da anlaşmalı boşanma ile ilgilidir. Kararda belirtildiğine göre davacı, “… tarafların mutabık kalmaları durumunda düzenin değişebileceğinin de karar altına alındığını …” dile getirmektedir. Halbuki kişisel ilişki süreleri tarafların iradeleriyle değiştirilemez. Bunun için mahkeme kararına ihtiyaç vardır. Dolayısıyla anlaşmalı boşanma davasında taraflar, anlaşılan hususların duruma göre yeniden belirlenebileceği gibi bir anlaşmaya varamazlar. Mahkeme de bu yönde hüküm kuramaz.

Her Hafta Sonu Kişisel İlişki Kurulması Velayet Sahibinin Haklarına Aykırıdır

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2024/2916 E., 2024/5316 K. sayılı ve 04.07.2024 tarihli kararına konu olayda davacı, davalı ile çocuk arasında her hafta sonu olacak şekilde kişisel ilişki kurulduğunu, bu durumun çocuğun eğitim ve gelişimini olumsuz etkilediğini, davacının velâyet görevini yerine getirmesinde sıkıntıya sebep olduğunu bildirerek kişisel ilişkinin iki haftada bire düşürülmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi mevcut davanın, anlaşmalı boşanma davasının kesinleşmesinden kısa bir süre açıldığını, aradan 1 yıl bile geçmediğini, sürenin azaltılmasını gerektirecek bir delil de bulunmadığını gerekçe göstererek davayı reddetmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi ise her hafta sonu çocuğun babada kalacak şekilde kişisel ilişki kurulmasının hem velâyet sahibi olan annenin yararına olmadığı, hem de küçüğün gelişimi ve eğitimi açısından yararına olmadığı, bu kişisel ilişkinin anlaşmalı boşanma protokolünde yer almasının sonucu değiştirmeyeceği ve çocuğun üstün yararı değerlendirilerek davanın kabul edilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Yargıtay kararı onamıştır.

Olayda dikkat edilmesi gereken ilk önemli husus, kişisel ilişkiye dair sürelerin değiştirilmesi ya da kişisel ilişkinin kaldırılması talebiyle açılacak davalarda, evvelki karardan itibaren belli bir sürenin geçmesinin beklenmesinin gerekmediğidir. Zira kişisel ilişkide temel olan çocuğun üstün yararıdır ve verilen kararda dayanılan yarar ortadan kalktığında dava açılabilir. Örneğin anlaşmalı boşanma kararının kesinleşmesinden 1 hafta sonra dava açılmasının bir sakıncası yoktur. Çünkü bu bir haftalık sürede, mevcut düzenlemenin çocuğun menfaatine aykırı olduğu anlaşılmış olabilir.

Karardaki diğer önemli konu ise, çocukla kişisel ilişki süreleri belirlenirken velayet hakkına sahip ebeveynin haklarının da gözetilmesi gerekliliğidir. Her hafta velayet sahibi olmayanla görüşme sağlanırsa, velayet sahibi hiçbir hafta sonu çocukla vakit geçiremeyecektir. Bu da velayet hakkına sahip olanın haklarında ölçüsüz bir sınırlama getirir.

Kategori: Aile Hukuku
Yazar: Avukat Erdem Akçay