Türk Medeni Kanunu (TMK)

TMK 25 – Davalar (Kişiliğin Korunması)

TMK 25, kişiliğin korunmasına ilişkin davaları düzenlemektedir. Maddeye göre, önlenme, son verme ve tespit olmak üzere üç tür dava söz konusudur. Kanun davacıya, düzeltme ya da kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanmasını da isteyebileceğini belirlemektedir. Önemli bir düzenleme olan üçüncü fıkra, maddi ve manevi tazminat isteminin yanı sıra, hukuka aykırı saldırı sayesinde elde edilmiş…

TMK 24 – İlke (Saldırıya Karşı Kişiliğin Korunması)

TMK 24, kişiliğin korunması konu başlığı altında saldırıya karşı kişiliğin korunmasına ilişkin ilkeyi belirlemektedir. TMK madde 24’e göre kişilik hakkına saldırılan kimse hakimden, korunmasını isteyebilecektir. İkinci fıkra ise sınırlamayı belirleyip hukuka aykırılığı tanımlamaktadır. Buna göre kişilik hakkı saldırıya uğrayan kimsenin rızası varsa, saldırıya uğrayan kişilik hakkından daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar söz konusu…

TMK 23 – Vazgeçme ve Aşırı Sınırlamaya Karşı Kişiliğin Korunması

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun Kişiler Hukuku başlıkla kitabında yer alan madde 23, vazgeçme ve aşırı sınırlamaya karşı kişiliğin korunmasına ilişkin bir düzenlemedir. Maddeye göre kimse, hak ve fiil ehliyetlerinin bir kısmından bile vazgeçemez. Bu yöndeki düzenlemeler batıldır. İkinci fıkra kimsenin özgürlüklerinden de vazgeçemeyeceğini ve bunu hukuka ya da ahlaka aykırı olarak sınırlayamayacağını belirtmektedir. Dolayısıyla…

TMK 22 – Kurumlarda Bulunma

TMK 22, geçici süreli kalmaların yerleşim yerine etkisini belirlemektedir. TMK 20‘ye göre bir yerin yerleşim yeri olabilmesi için kişinin burada sürekli kalma niyetiyle oturuyor olması gereklidir. TMK madde 22 de açıklamada bulunarak, öğretim nedeniyle bir yer de bulunmanın, eğitim, sağlık, bakım veya ceza kurumuna konulmanın yeni yerleşim yeri edinme anlamı taşımayacağını belirlemektedir. Örneğin öğrencinin kaldığı…

TMK 21 – Yasal Yerleşim Yeri

TMK 21, yasa ile belirlenen yerleşim yerini, yani yasal yerleşim yerini belirlemektedir. Buna göre yerleşim yerinin belirlenmesinde iradilik söz konusu değildir. TMK madde 21, velayet altındaki çocuğun yerleşim yerinin anne ve babasının yerleşim yeri olduğunu söylemektedir. Vesayet altındaki kişiler içinse yasa, bu kişilerin bağlı oldukları vesayet makamının bulunduğu yerin yerleşim yeri olduğunu dile getirmektedir. TMK…

TMK 20 – Yerleşim Yerinin Değiştirilmesi ve Oturma Yeri

TMK 20, yerleşim yerinin nasıl değiştirilebileceğini, yerleşim yerine sahip olmayanların durumlarının ne olacağını belirlemektedir. Yasa metnine göre yerleşim yerinin değiştirilmesi ancak yeni bir yerleşim yeri edinmeye bağlanmıştır. Dolayısıyla her kimsenin bir yerleşim yeri her an olmalıdır. Önceki yerleşim yeri belli olmayan ya da yabancı ülkedeki yerleşim yerinden ayrıldığı halde Türkiye’de yerleşim yeri bulunmayan kimseler için…

TMK 19 – Yerleşim Yeri Tanımı

TMK 19, hukukta önemli bir yere sahip olan yerleşim yeri kurumunu tanımlamaktadır. Maddeye göre yerleşim yeri, bir kimsenin sürekli kalmak niyetiyle oturduğu yerdir. Tanımda dikkat edilmesen gereken unsurlar, sürekli kalmak ve oturmaktır. Bu iki unsurun bulunmadığı yer yerleşim yeri değildir. İkinci fıkrada yerleşim yeri sayısına sınırlama getiren Türk Medeni Kanunu, bir kimsenin aynı anda sadece…

TMk 18 – Kayın Hısımlığı

TMK 18, kayın hısımlığının varlığı halinde tür ve derecenin nasıl belirleneceğini ortaya koymaktadır. Buna göre eşler, diğer eşin kan hısımları ile aynı tür ve dereceden kayın hısımı olurlar. Dolayısıyla kişi, eşinin babası ile birinci dereceden kayım hısımıdır. Kayın hısımlığının evlilik sona erse dahi ortadan kalkmayacağını ise TMK madde 18/2 düzenlemiştir. Özellikle evlilik,  evlat edinme gibi…

TMK 17 – Kan Hısımlığı

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hısımlığı iki başlık altında düzenlemiştir. Bunalardan ilki, TMK 17’de düzenlenen kan hısımlığıdır. TMK madde 17’ye göre kan hısımlığının derecesi, hısımların birbirine bağlayan doğum sayısına göre belirlenir. Örneğin anne ile çocuk arasındaki kan hısımlığı, birinci derecedir. Zira arada tek doğum vardır. Büyükbaba ile torunu arasındaki kan hısımlığı ise ikinci derece kan…

TMK 16 – Ayırt Etme Gücüne Sahip Küçükler ve Kısıtlılar

TMK 16, küçük veya kısıtlı olmasına rağmen ayırt etme gücüne sahip olanların borç altına girebilmek için yasal temsilcilerinin rızasına ihtiyaç duyduklarını hüküm altına almaktadır. TMK 16 devamında ise, yasal temsilcinin rızasının, karşılıksız kazanmada ve kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarının kullanımında gerekmeyeceği belirlenmiştir. İkinci fıkrada TMK madde 16, eğer küçüğün ya da kısıtlının ayırt etme gücü…