Türk Ceza Kanunu’nun “Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar” başlıklı İkinci Bölümü’nde düzenlenen ve Kanun’un 86’ncı maddesinde yer alan kasten yaralama suçu, kişinin kasten bir başkasının vücuduna acı vermesi veya bu kişinin sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına sebep olmasıdır. Kasten yaralama suçunu ve bu suçun işlenmesi halinde uygulanacak cezayı düzenleyen TCK madde 86, hangi halde suçun şikayete bağlı olduğunu, daha düşük bir ceza verilmesine sebep olan unsuru, suçun kadına karşı işlenmesi halinde verilecek cezayı ve verilecek cezanın artırılmasına sebep olacak unsurları düzenlemektedir.
Türk kanun koyucu yaralama suçunu, kasten yaralama (m. 86), neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama (m. 87), kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi (m. 88) ve taksirle yaralama (m. 89) olarak düzenlemiştir. Alman Ceza Kanunu’nda ise yaralama suçu, (basit) yaralama (StGB m. 223), tehlikeli yaralama (StGB m. 224), himayesi altında bulunan kişiye kötü muamele (StGB m. 225), yaralamanın ağır hali (StGB m. 226), kadının cinsel organlarının sakatlanması (StGB m. 226a), ölümle sonuçlanan yaralama (StGB m. 227), rıza (StGB m. 228), taksirle yaralama (StGB m. 229), şikayet (StGB m. 230), kavgaya katılma (StGB m. 231) maddelerinde düzenlenmiştir.
Bir olayda kasten yaralama suçunun var olup olmadığı araştırılırken, TCK madde 94’teki işkence suçu, madde 96’daki eziyet suçu ve madde 108 ile düzenlenen cebir suçu da değerlendirilmelidir. Zira bu suçlar arasında unsurları yönünden yakın bağlantılar mevcuttur.
Kasten yaralama toplumumuzda en çok karşılaşılan suç tiplerinden biridir. Uzlaşma kültürünün yeterince gelişmemiş olması, hak aramanın zorlukları, cezaların caydırıcı olmaması(özellikle infaz rejiminden kaynaklanan sorunlar nedeniyle), adalete olan inancın düşük olması, insanların çok sık şekilde haksızlıkla muhatap olmaları, vb kasten yaralama suçunun sıklıkla işlenmesine sebeptir.
Kasten yaralama
Madde 86- (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz.
(3) Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silahla,
f) Canavarca hisle,
İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, (f) bendi bakımından ise bir kat artırılır.
Kasten yaralama suçu ile korunan hukuki yarar, kişinin vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğüdür (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/282 Esas, 2021/8 Karar). Anayasa madde 17 de bu hakkı,
Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
demek suretiyle korumaktadır.
Türk Ceza Kanunu madde 86’da suçun tanımlandığı ilk cümleye göre vücuda acı vermek veya kişinin sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olmak suçun oluşmasına sebep olmaktadır. Yasa maddi veya manevi zarar ayrımına gitmemiş, psikolojik zararı da kasten yaralama kapsamında değerlendirmiştir. İşlenen suç neticesinde mağdurda kalıcı ya da gözle görülebilir bir emarenin bulunması da zorunlu değildir. Örneğin tokat atma fiilinde mağdurun yüzünde hiçbir zarar belirtisi oluşmasa bile kasten yaralama suçunun sübuta erdiği kabul edilecektir.
Konu: Kasten yaralama suçunun konusu yaşayan bir insanın vücut bütünlüğü, beden ve ruh sağlığıdır. Dolayısıyla cesede, cenine ya da yaşayan bir insandan kopmuş, ayrılmış bir vücut parçasına karşı işlenen kasten yaralama suçundan söz edilemeyecektir. Ayrıca fiilin, bir başkasına yönelik gerçekleştirilmiş olması gereklidir. Kişinin kendi vücuduna zarar vermesi kasten yaralama suçu kapsamında değerlendirilmeyecektir. Olayın özüne göre başkaca suçlar ortaya çıkabilir.
Fail: Görünüştü özgü suç olan kasten yaralama suçunun temel halinde fail herkes olabilir. Zira TCK 86/1 ve 2’nci fıkralarda suçu işleyen fail açısından herhangi özel bir nitelik aranmamaktadır. Bununla birlikte TCK madde 86/3-a ve d bentlerinin gerçekleşebilmesi için failde özel nitelikler bulunmalıdır. 86/3-a bendinin gerçekleşmesi için failin, mağdurun üstsoyu, altsoyu, eşi, boşandığı eşi veya kardeşi olmalıdır. 86/3-d bendindeki nitelikli halden söz edebilmek için ise fail kamu görevlisi olmalıdır. Ayrıca yukarıda da açıklandığı üzere fail ile mağdurun aynı kişi olması mümkün değildir.
Mağdur: Kasten yaralama suçunda mağdur, yaşayan her insan olabilir. Türk Medeni Kanunu madde 28/1’de belirtildiği üzere insan, insandan sağ olarak ve tamamıyla doğan, bir an bile olsa kendi başına yaşam fonksiyonlarını gösteren, suçun fiilinin gerçekleştiği anda yaşayan varlık olarak kabul edilir. Belirtildiği üzere kişi hem fail, hem mağdur da olamaz.
Fiil: Başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her türlü eylem, kasten yaralama suçunun fiilini oluşturur. Fiil tek ya da birden çok hareketten oluşabilir. Belirtilen neticelerin ortaya çıkıp çıkmadığı subjektif değil, objektif yorumla belirlenir. Mağdurun acı eşiğinin çok yüksek olması subjektif bir değerlendirmedir ve bu değerlendirme suçun tespitinde önemli değildir. Dolayısıyla araştırılması gereken, objektif bakış açısıyla fiil değerlendirildiğinde suçun neticelerinden herhangi birinin ortaya çıkıp çıkmayacağıdır. Fiil icrai ya da ihmali hareketten oluşabilir. TCK madde 88’e göre kasten yaralama suçunun ihmali davranışla işlenmesi halinde ceza miktarı düşmektedir.
Netice: Neticeli bir suç olan kasten yaralamanın kabulü için üç neticeden en az birinin gerçekleşmiş olması gerekir. Bu neticeler, başkasının:
Neticelerin, yaşayan insana karşı gerçekleşen bir fiil sonucu ortaya çıkması gerekir. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre acı, bir dış etkenin vücudun herhangi bir yerinde meydana getirdiği ezilme, yırtılma, sıkıştırılma vb. sebeplerle meydana gelen rahatsızlık hissidir. Acı mutlaka failin mağdura temasına bağlı değildir. Yüksek sesle mağdurun kulağında ortaya çıkartılacak zarar neticesinde de acı meydana gelebilir. Yasa metni acı vermeyi yeterli görmekte, acının şiddetine dair bir açıklama yapmamaktadır. Acının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespitinde mağdurun kişisel özelliklerine bakılmayıp, objektif bir değerlendirme yapılacaktır. Örneğin mağdurun yaşı değil, maddi fiilin insan vücudundaki etkisi önemlidir. Acının sürekli olması da önem taşımamaktadır. Bir an için acının yaşanması yeterlidir.
Sağlıklı olmak, insanın hayat fonksiyonlarının normal çalışmasıdır. Kasten yaralama sonucunda sağlığın bozulması ise bu hayat fonksiyonlarının herhangi bir şekilde tam olarak çalışmamasıdır. Sağlığı bozuk olan birinin sağlığının daha da bozulması ya da iyileşmesine engel olunması da bu neticenin gerçekleşmesine sebep olur. Yine kanun koyucu sağlığın bozulmasında bir derecelendirme yapmamış, genel ifade kullanmıştır. Ancak her halin suç kapsamına alınması amaca aykırı olacaktır. Örneğin mağdurun kalp atışlarının normalden daha hızlı atmasına kısa süreliğine sebep olmayı kasten yaralama suçu kapsamında değerlendirmek yerinde olmaz. Zira bu durumda, kötü haber veren kişiyi bile bu suçla itham etmek gerekir.
Algılama yeteneğinin bozulması hali, insanın varlığının dışında gerçekleşenleri düzgün algılayamaması, normalde sahip olduğu karar verme yeteneğinden mahrum kalması, kişinin kendini bilmez hale düşmesi, vb’dir. Sarhoş edici ya da uyuşturucu madde vererek veya hipnotize ederek kişinin algılama yeteneğinin bozulması mümkündür. Kasten yaralama suçunda mağdurun algılama yeteneğinin bozulmasına sebep olabilecek hareketlerin sınırı bulunmamaktadır. Her olay kendi içinde değerlendirilecektir. Algılama yeteneğinin bozulması, düşünme kabiliyetinin zarar görmesi nedeniyle sağlığın bozulması kapsamında da değerlendirilebilir.
Nedensellik Bağı: Kasten yaralama suçunun oluşması için netice ile failin fiili arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Örneğin failin merdivene vurması neticesinde merdivendeki kişinin düşüp yaralanması halinde, merdivene vurma fiili ile yaralanma arasında illiyet bağının bulunduğu kabul edilecektir.
Objektif İsnadiyet: Fiil ile netice arasında nedensellik bağının bulunması tek başına yeterli değildir. Bunun yanı sıra netice, faile objektif bakış açısıyla isnat edilebilmelidir. Örneğin aynı örnekte merdivenden düşen kişinin araçla hastaneye giderken trafik kazası geçirip yaralanması halinde, bu yaralanma neticesini ilk olayın failine bağlamak mümkün olmaz. Zira trafik kazası sonucu oluşan yaralanma ilk failin eseri olmayıp, trafik kazası olayı üzerinde hakimiyeti de bulunmamaktadır.
TCK 21 – Kast (Ceza Hukukunda Doğrudan ve Olası Kast) konusunda detaylı incelendiği üzere kast, doğrudan ya da olası kast olarak ortaya çıkabilir. Kasten yaralama suçu da doğrudan ya da olası kast ile işlenebilen bir suçtur. Doğrudan kasttan söz edebilmek suçun kanuni tanımındaki unsurların fail tarafından bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi gerekir. Örneğin kişinin yüzüne bilerek tokat atılmasında amaç mağdurun vücuduna acı vermektir ve fail bunu ister. Olası kastta ise fail neticeyi öngörür ancak bu neticenin gerçekleşmesini önemsemez. Düştüğünde kemik kırığı oluşabileceği objektif olarak öngörülebilen yaşlı birinin itilerek düşürülmesi sonucunda kemik kırığı oluşursa olası kast vardır. Zira fail, “olursa olsun” düşüncesiyle hareket etmiştir. Şakalaşma amacıyla tokat atan ancak mağdurun burnunun kırılmasına sebep olan kişi de kasten yaralamadan cezalandırılacaktır. Amacı şaka yapmak olması önemli değildir. Zira netice, makul kabul edilebilecek sınırın üzerindedir.
Suç olarak tanımlanmış bir fiilin başka bir düzenleme ile hukuka uygun hale getirilmiş olması halinde fail cezalandırılmaz. Aşağıda açıklanacağı üzere örneğin kasten yaralama suçuna konu fiil bir meşru müdafaa sonucu ortaya çıkmışsa, hukuka uygunluk nedeninin mevcudiyeti dayanak gösterilerek Ceza Muhakemesi Kanunu madde 223/2-d uyarınca sanık hakkında beraat kararı verilecektir.
Meşru Müdafaa: TCK 25/1 – Meşru Savunma (Meşru Müdafaa), kişinin kendisine ya da bir başkasına yönelik haksız saldırıyı bertaraf etmek için haksız saldırıda bulunana karşı ortaya koyduğu tepkidir. Belirtilen bağlantıda meşru savunmanın şartları açıklanmıştır. Buna göre kasten yaralama suçuna konu fiil meşru savunma kapsamında ise faile ceza verilmez.
Kanunun Hükmü ve Amirin Emri: TCK m. 24’te yer alan kanunun hükmü ve amirin emri, kasten yaralama suçu için de geçerlidir. Bunun sonucu olarak kanunun emrettiği hükmün yerine getirilmesi faile ceza verilmemesine sebeptir. Yetkili merciin, yerine getirilmesi görev gereği zorun olan emrini uygulayana ceza verilmez. Ancak bu emrin konusu suç ise amirin emri, hukuka uygunluk sonucunu doğurmaz. Görevin ifası kapsamında örneğin polisler ve doktorlar, normal şartlarda kasten yaralama olarak değerlendirilecek eylemlerde bulunabilirler. Ancak bir görevlinin kanunun belirlediği sınırı aşmadan ve görevi nedeniyle elde ettiği hakkı aşmadan bu fiili gerçekleştirmiş olması halinde bu kişi cezalandırılmaz.
İlgilinin Rızası: TCK madde 26/2’ye göre “Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.“. Bu halde de faile ceza verilmez. Ancak kasten yaralama suçu kapsamında mağdurun rıza gösterebileceği alan sınırsız değildir. Kişinin sağlığında ağır ve geri dönülemez sonuçlar doğuran ya da kasten yaralamanın şikayete bağlı olmayan türünün kapsamında olan konularda rıza geçersizdir. Örneğin, silahla işleyen kasten yaralamada mağdurun rıza göstermiş olmasının önemi yoktur.
Kasten yaralama suçunun basit hali, Türk Ceza Kanunu madde 86/1 fıkrası ile düzenlenmiştir. Buna göre “Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”. Fıkra, kasten yaralama suçunun tanımını yapmakta ve suçun basit halinin yaptırımını belirtmektedir. Kanun koyucu sıralamada farklı bir yöntem uygulamış, önce şikayete bağlı olmayan ve daha yüksek cezayı gerektiren hale metinde yer vermiştir. Buradaki amacın suçun unsurlarını belirtmek olduğu açıktır. Aşağıdaki belirtileceği üzere ikinci fıkrada yasa koyucu bu kez hafifletici nedene yer vermiştir.
TCK 86/2 ilk cümlede, kasten yaralama suçunun şikayete tabi ve daha düşük cezayı gerektiren hali yer almaktadır. Buna göre fiilin kişi üzerindeki etkisi basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif ise ceza miktarı dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası olacaktır. Bu halde soruşturma ve kovuşturma de şikayete tabi hale gelmektedir.
Tartışılması gereken en önemli husus ise etkinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olup olmadığının nasıl tespit edileceğidir. Bu sorunun cevabını verecek olan hekimdir. Tabii her hekimin görüşünün aynı olması beklenemez. Bu nedenle Adli Tıp Kurumu Başkanlığı, Adli Tıp Uzmanları Derneği ve Adli Tıp Derneği’nin ortak çalışması ile Türk Ceza Kanunu’nda Tanımlanan Yaralama suçlarının Adli Tıp Açısından Değerlendirilmesi Rehberi oluşturulmuştur. Tüm yargılamalarda benzer bilirkişi raporu hazırlanması açısından oldukça değerli olan bu rehber sayesinde, kasten yaralamaya konu etkinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olup olmadığı tespit edilmektedir.
TCK madde 86/2 son cümleye göre, hafifletici sebebin bulunduğu olayda mağdur kadın ise cezanın alt sınırı altı aydır. Yani kasten yaralama suçundaki etki BTM ile giderilebilecek nitelikte olsa bile kadın yönelik fiillerde ceza altı ay hapis cezasından az olamaz.
TCK madde 86/3-a bendine göre kasten yaralama suçunun üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı işlenmesi halinde suçun temel haline uygulanan ceza miktarı artırılmaktadır. Türk Medeni Kanunu madde 17/2’ye göre biri diğerinden gelen kişiler arasında üstsoy-altsoy hısımlığı bulunur. Buna göre çocuk için baba, büyükbaba gibi geldiği kişiler üstsoy, onun çocuğu ya da torunu için altsoy hısımlığı söz konusudur. Eşin annesi veya babası gibi kayın hısımlığının mevcudiyeti bu suç kapsamında ağırlaştırıcı neden sayılmamıştır. Üstsoy ya da altsoy olarak kabul için hukuki bir bağ zorunlu olmayıp, biyolojik bağ yeterlidir. Örneğin nüfus kayıtlarında amcasının üzerine kayıtlı kişi, biyolojik babasını kasten yaralarsa, ceza miktarı artacaktır. TMK madde 142/’ye göre evlenme, evlendirme memurunun sorusu üzerine tarafların birbirleriyle evlenmek istemelerini beyan etmeleri ile gerçekleşir. Evliliğin kayda geçirilmesinin ya da tanıkların beyanları evlenmenin zorunlu unsuru değildir. Bu andan itibaren taraflar eş olurlar ve TCK madde 86/3-a’daki eş kavramı da ortaya çıkar. Bu aşamadan sonra bu kişilerin diğer tarafa yönelik kasten yaralama suçunu işlemeleri halinde, failin ceza miktarı artar. Kanun koyucu 2021 yılında yaptığı değişiklikle, kişinin boşandığı eşine karşı bu suçu işlemesi halini de cezayı artırıcı nitelikli hal olarak belirlemiştir. Son olarak suçun kardeşe karşı işlenmesi de ceza miktarının artmasına sebeptir.
Kasten yaralama suçunun beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi halinde de ceza miktarı artırılacaktır. TCK madde 86/3-b’de yer alan bu düzenlemedeki mağdurun, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişi olup olmadığı bilirkişi raporu ile ortaya konacaktır. Ancak Yargıtay, açık bir şekilde bu tanımlamaya uyan mağdur için rapor alınmasını gerekli görmemektedir. Örneğin çok küçük yaştaki bir çocuğun mağdur olması halinde hakim doğrudan cezayı artıracaktır.
TCK madde 86/3-c’deki “kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle” ifadesinden, kamu görevlisine karşı işlenen kasten yaralama suçu anlaşılacaktır. TCK 6 – Tanımlar (Türk Ceza Kanunu) kamu görevlisini “kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi” olarak tanımlamaktadır. Bu tanıma uyan kişiye karşı, sırf yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlenen kasten yaralama suçunda ceza miktarı artırılmaktadır. Mağdurun uğradığı saldırının göreviyle ilgisinin bulunmaması halinde bent uygulanmayacaktır. Örneğin polis olan mağduru kira alacağı nedeniyle yaralayan ev sahibi için cezada ağırlaştırma söz konusu değildir. Cezanın artırılması için fiil ile görev arasında bağ bulunmalıdır.
Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle kasten yaralama suçunu işlemesi cezanın artırılmasını gerektirmektedir. Bu bendin uygulanabilmesi için failin kamu görevlisi olması gerektiği gibi, sahip bulunduğu nüfuzu kötüye kullanması da gereklidir. Dolayısıyla kendisine verilen görevin sınırlarını aşmadan yaralamaya sebep olan kamu görevlisi için suç oluşmayacaktır zira hukuka uygunluk sebebi mevcuttur.
TCK madde 3/3’de sayılan bir diğer nitelikli hal ise kasten yaralama suçunun silahla işlenmesidir. TCK 6/1-f bendine göre silah deyiminden ateşli silahlar, patlayıcı maddeler, saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet, saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler, yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler anlaşılacaktır.
Kasten yaralama suçunda cezanın artırılmasına gerekçe olan son nitelikli hal, suçun canavarca hisle işlenmesidir. Canavarca hisle hareket eden fail yaralamanın yanı sıra mağdurun daha fazla acı çekmesini de amaçlamaktadır. Oluşacak fiziksel ve psikolojik etkilere mağdur hayatı boyunca katlanmak zorunda kalacaktır. Örneğin yaralamanın kezzap atılarak gerçekleştirilmesi halinde canavarca hisle kasten yaralamadan söz edilebilecektir.
Kasten yaralama suçuna uygulanacak cezalar şu şekildedir:
Birden çok nitelikli halin bulunması halinde, en ağır artırım hangi nitelikli hal için geçerliyse o ceza uygulanacaktır. Ancak bu durumda cezanın alt sınırından da ulaşmak gereklidir.
Tabii burada belirtilen cezalar Türk Ceza Kanunu’nun düzenlemeleri. Koşullu salıverilme, denetimli serbestlik, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, infaz rejimi gibi kurumlar değerlendirildiğinde kasten yaralama suçunun etkin bir cezasının olduğunu söylemek mümkün değil.
Kasten yaralama suçu temelde şikayete tabi olmayan bir suçtur. Zira vücut dokunulmazlığına karşı işlenen bir suçun şikayete tabi olması halinde mağdura yönelik baskı nedeniyle suçun cezasız kalma ihtimali bulunmaktadır. Zaten mağdur uğradığı saldırı ile korku içinde olabilir. Bu nedenle suçun temel ve ağırlaştırılmış cezayı gerektiren halleri Cumhuriyet Savcılığınca re’sen soruşturulur. Mağdurun şikayeti aranmaz. Şikayet, ihbar ya da başkaca yolla suçtan haberdar olunması yeterlidir.
Temelde şikayete bağlı olmamakla birlikte kanun koyucu, kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde suçun şikayete bağlı olacağını belirlemiştir. Burada da kanun koyucu, her olayın yargının önüne kendiliğinden gelmesinin önünü kesmiş, yargılama yapılıp yapılmamasına mağdurun karar vermesini sağlamıştır. TCK madde 73’e göre şikayetin, zamanaşımı süresini geçmemek koşulu ile şikayet hakkı olan kişinin kasten yaralama sebep olan fiilin ve failin kim olduğunu bildiği ya da öğrendiği günden itibaren başlamak üzere, altı ay içinde gerçekleştirilmelidir.
Kasten yaralama suçu için geçerli dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Hesap yapılırken dava zamanaşımı süresinin durması veya kesilmesi başlıklı TCK madde 67’e bakmak gereklidir. Kasten yaralama suçu için ceza zamanaşımı ise TCK madde 68’e göre belirlenecektir. Eğer ceza miktarı 5 yıldan fazla hapis cezası ise 20 yıl, beş yıla kadar hapis veya adli para cezası ise 10 yıl ceza zamanaşımı uygulanacaktır. Failin yaşının küçüklüğü gibi durumların mevcudiyeti halinde madde metnine göre hesaplama yapmak gereklidir.
Kasten yaralama suçuna teşebbüs mümkündür. Suçu işlemek için fail suçun oluşmasına elverişli hareketlerle icraya başlar ancak failin elinde olmayan nedenlerle suç tamamlanamazsa, teşebbüsten söz edilir. Örneğin tokat atmak için karşısındaki kişiye elini savuran fail, hedef aldığı kişinin başını geriye çekmesi nedeniyle istediği sonuca ulaşamazsa, kasten yaralama suçuna teşebbüsten sorumlu olacaktır. Teşebbüs halinde verilecek ceza, yukarıda belirtilen cezaların dörtte birinden üçüne kadarı indirilmesiyle bulunur.
Müşterek failliğin yanı sıra azmettirme ve yardım etme de kasten yaralama suçu için mümkündür.
TCK madde 86 ile düzenlenen kasten yaralama suçunda ceza yargılaması suçun işlendiği yer mahkemesinde yapılır. Görevli mahkeme ise, asliye ceza mahkemesidir.
Kasten yaralama suçunun temel veya cezayı artırıcı nedenlerinin varlığı halinde ceza yargılamasının yapılması şikayete bağlı olmadığı için bu hallerde şikayetten vazgeçme yargılamayı sonlandırmaz. Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde ise ceza yargılamasının yapılması mağdurun şikayetine bağlıdır. Evvelden kasten yaralama nedeniyle şikayetçi olan mağdur, şikayetinden vazgeçebilir. Şikayetten vazgeçme davayı düşürür. Ancak şikayetten vazgeçmenin hükmün kesinleşmesinden önce gerçekleşmesi gerekir. Aksi halde şikayetten vazgeçme cezanın infazına engel olmaz. Şikayetten vazgeçme sanık tarafından da kabul edilmelidir. Aksi halde yargılamaya devam olunur.
Haksız bir saldırı olması nedeniyle kasten yaralama suçunun failinden maddi ve manevi tazminat istenebilir. Eğer şikayetten vazgeçme söz konusu ise ve mağdur şahsi haklarından da vazgeçtiğini beyan etmişse, tazminat talep edemez.
Kasten yaralama suçunda tutuklama kararı verilebilir. CMK madde 100’e göre tutuklama kararı verilebilmesi için kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması gereklidir. Kasten yaralama suçunun beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, silahla veya canavarca hisle işlendiğine yönelik somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebepleri varsa tutuklama nedeni var sayılabilir. Ayrıca kadına karşı kasten yaralama suçu kapsamında da aynı durum geçerlidir.
Cezanın ağırlaştırılmasına sebep olan TCK madde 86/3’üncü fıkrada sayılan haller hariç, yani bir ve ikinci fıkra kapsamındaki kasten yaralama suçu uzlaştırma kapsamındadır. Kasten yaralamanın suçu etkin pişmanlığa tabi değildir. Dolayısıyla zararı gidermek ve pişmanlık göstermek ceza miktarının değişmesine sebep olmaz.
CMK madde 150/3’e göre, alt sınırı 5 yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda şüpheli ya da sanığın müdafi yani avukatının olması zorunludur. Eğer kişi kendisi özel avukat tutmazsa ya da tutamazsa, baro aracılığıyla kendisine müdafi, avukat atanacaktır.
Her suç tipinde olduğu gibi kasten yaralama suçuna konu yargılamada da şikayetçi, mağdur, şüpheli, katılan ya da sanık için sürecin avukatla takibi önemlidir. Kasten yaralama suçu, unsurları yönüyle tartışılmaya oldukça müsait bir suç tipidir. Vücuda acı vermenin, mağdurun sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulup bozulmadığının tespiti, bununla ilgili alınan raporun denetimi oldukça önemlidir. Cezayı artırıcı nedenlerin var olup olmadığının tespitinin yanı sıra olayda BTM’nin geçerli olup olmadığının belirlenmesi de ceza miktarını belirleyen unsurlardır. İştirak, zincirleme suç gibi kavramlarla da sıkça karşılaşıbilmesi nedeniyle hukuki bilgiye muhtaç olunduğu ortadadır. Bir avukatın hukuki desteği ile süreç takibi menfaat kaybına uğramamak adına faydalıdır.
Yukarıda detaylı açıklandığı üzere kasten yaralama suçunun hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini gerekli kılan ceza miktarının altında olma ihtimali bulunmaktadır. Bu ve HAGB ile ilgili diğer şartların bulunması halinde kasten yaralama suçu ile ilgili mahkeme sonucunda HAGB kararı verilebilir.