Türk Medeni Kanununa göre babalık davasında anne ya da çocuk, çocuk ile babası arasındaki soybağının belirlenmesini istemektedir. Yazıda, babalığın ortaya çıkmasına enden olan işlemler ve babalık davası hakkında bilgiler verilmiş, hak düşürücü sürelere ve annenin mali haklarına değinilmiştir.
Babalık davasının konusu, Türk Medeni Kanunu’nun ikinci kısım birinci bölüm birinci ayırımında kendisine yer bulan, baba ile çocuk arasındaki soybağıdır. Baba ile çocuk arasındaki soybağı yani babalık üç yolla kurulabilir. Bunlar:
Babalık davasında yetkili mahkeme, davacı ya da davalının dava ya da doğumun gerçekleştiği tarihteki yerleşim yeridir. Görevli mahkeme ise aile mahkemesidir.
Babalık davası, tarafların insiyatifine bırakılmış bir dava değildir. Hakim maddi olguları kendiliğinden araştırır ve kanıtları serbestçe takdir eder. Buradan anlaşılması gereken hakimin, tarafların ileri sürdüğü delillerle bağlı olmamasıdır. Kendisi de araştırma yapabilir.
Yargıtay kararlarına göre bilimin ulaştığı imkanlardan faydalanılarak, babalık davalarında mutlaka DNA raporu alınmalıdır. Zira DNA raporu, taraflar arasındaki babalık ilişkisini %99,9 doğruluk oranı ile ortaya koyabilmektedir. Böyle bir imkan varken DNA raporu alınmadan karar verilmesi yerinde olmayacaktır.
DNA veya diğer araştırmaların söz konusu olabildiği babalık davasında taraflara yasa, zorunlu olan ve ilgilinin sağlığına zarar vermeyecek araştırma ve incelemelere rıza gösterme yükümlülüğü vermiştir. Eğer ilgili taraf bu araştırmaya rıza göstermezse, hakim, araştırma ile elde edilecek sonucu ilgilinin aleyhine yorumlayarak karar verebilir. Örneğin, baba olduğu iddia edilen kişi DNA testi yaptırmaktan kaçınırsa, iddianın doğru olduğu kanaatiyle karar verilebilir. Ancak mahkemelerin rızasızlık halinde zorlamaya yönelik kararlar aldıkları da görülebilmektedir. Örneğin, davayı takip etmeyen ve baba olduğu iddia edilen kişi ile ilgili olarak yakalama kararı çıkartılabilmektedir.
Yasalar bazı durumları, tersi ispat edilene kadar geçerli sayarlar. Buna karine denmektedir. Türk Medeni Kanunu da babalık ile ilgili karineler belirlemiştir. Buna göre:
Bu hallerde çocuğun babası, karineye uygun olarak belirlenir ve nüfus kaydına işlenir. Eğer karinenin doğru olmadığı iddia ediliyorsa, iddia eden iddiasını ispat edebilir ve gerçek durumun farklı olduğunu ortaya koyabilir.
Yukarıda saydığımız üzere soybağının kurulması için uygulanabilecek yollardan birisi tanımadır. Türk Medeni Kanunu madde 295 bunu şu şekilde ortaya koymaktadır:
Tanıma, babanın, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da resmî senette veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla olur.
Tanıma beyanında bulunan kimse küçük veya kısıtlı ise, veli veya vasisinin de rızası gereklidir.
Başka bir erkek ile soybağı bulunan çocuk, bu bağ geçersiz kılınmadıkça tanınamaz.
Görüleceği üzere eğer baba, nüfus memuruna ya da mahkemeye yazılı olarak başvurur veya resmi senette ya da vasiyetname ile yapacağı beyanla, çocuğun babası olduğunu bildirirse, çocuk ile baba arasında soybağı kurulur. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, eğer çocuğun başka birisi ile babalığa ilişkin soybağı varsa, bu bağ ortadan kaldırılmadan çocuğun tanınması mümkün değildir. Örneğin Ç’nin kayıtlardaki babası A’dır ancak biyolojik babası B’dir. Ç ile B arasında soybağı kurulabilmesi için öncelikle A ile olan bağ ortadan kalkmalıdır. Bu da soybağını reddi ile mümkündür. Bu sağlanınca B, Ç’yi tanıyabilir.
Tanıyan açacağı dava ile tanımanın iptalini isteyebilir. Ancak sebep olarak yanılma, aldatma veya korkutma ileri sürülmeli ve ispat edilmelidir.
Ana, çocuk ve çocuğun ölümü halinde altsoyu, Cumhuriyet savcısı, Hazine ve diğer ilgililer tanımanın iptalini dava edebilirler.
Tanımanın iptaline ilişkin hak düşürücü süreleri belirleyen TMK md. 300’da belirlenmiştir:
Tanıyanın dava hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
İlgililerin dava hakkı, davacının tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
Çocuğun dava hakkı, ergin olmasından başlayarak bir yıl geçmekle düşer.
Yukarıdaki süreler geçtiği hâlde gecikmeyi haklı kılan sebep varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.
Çocuk ile babası arasında soybağının kurulmasının bir diğer yolu da mahkeme kararıdır. Mahkeme tarafından çocuk ile babası arasındaki babalığın belirlenmesini çocuğun annesi ya da çocuk isteyebilirler. Babanın böyle bir hakkının olmama nedeni, zaten tanıma ile bu amaca ulaşabilmesidir. Buna rağmen baba babalık davası açmışsa, bu dava tanıma beyanı olarak değerlendirilmelidir.
Babalık davasında davalı olan babadır. Eğer baba ölmüşse, babanın mirasçıları taraf olarak gösterilecektir. Konunun kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle dava Cumhuriyet savcısına ve hazineye ihbar edilmeli, kayyım tarafından açılmışsa anaya, ana tarafından açılmışsa kayyıma ihbar edilmelidir.
Babalık davasında davacı, babanın, çocuğun doğumundan önceki üç yüzüncü gün ile yüz sekseninci gün arasında ana ile cinsel ilişkide bulunmuş olduğunu ortaya koyabilirse, babalığa karine sayılır. Yani davalı baba, çocuğun babası sayılır. Ancak davalı baba, çocuğun babası olmasının mümkün olmadığını ya da başkaca birinin baba olma olasılığının bulunduğunu ispat ederse, karine geçersiz hale gelir. Diğer araştırmalar yapılır.
Babalık davası, çocuk doğmadan ya da doğduktan sonra açılabilir. Yalnız ananın dava hakkı, doğumdan bir yıl sonra düşer. Yani çocuk bir yaşını doldurduğunda ana, babalık davası açamaz. Çocuk ile başka birisi arasında babalık ilişkisi mevcutsa, bir yıllık süre bu kez, bu bağın ortadan kalktığı tarihte başlayacaktır. Yine eğer, dava açmak ananın istemi dışında geçerli bir sebeple geciktirilmişse, gecikmeye ilişkin nedenin ortadan kalkmasından itibaren 1 ay içerisinde dava açılmalıdır.
Çocuğun annesi, babalıkla ilgili soybağının kurulmasını talep ettiği davada ya da tamamen farklı bir davada, şu giderleri babadan(ölmüşse mirasçılarından) talep edebilir:
Şüphesiz bu alacaklara hükmedilmesi için, babalık bağının kurulmasına karar verilmiş olmalıdır.
Yargıtay bu hususla ilgili verdiği kararlarda, annenin her zaman çocuğun yararına davranmayacağı düşünülerek mutlaka çocuğa kayyım atanması gerektiğine hükmetmektedir. Dolayısıyla annenin açtığı babalık davasında hakim, çocuğa kayyım atanması talebiyle dava açması için anneye süre verecektir. Kayyım atanana kadar babalık davası bekletilecektir.
Örneğin anne A, çocuğu Ç’nin babasının B olduğunu iddia ederek dava açmıştır. Dava dilekçesini alan B iddiayı kabul etmiş ve kendisinin gerçekten Ç’nin babası olduğunu beyan etmiştir. Bu durumda dava sonlanacak mıdır? Hayır, sonlanmayacaktır. Yukarıda bahsedildiği üzere hakim babalık davasında re’sen araştırma yapar. Dolayısıyla hakim araştırılması gereken hususları araştırıp, sonucuna göre karar vermelidir.
Babalık davalarında avukat tutmak ve davayı avukat ile takip etmek mecburi değildir. Ancak hukuki hatalar yaparak ananın ya da çocuğun menfaatlerine zarar vermemek adına bir avukatla davanın takip edilmesi faydalı olacaktır.