Ceza yargılamasının en önemli süjesi olan sanık, suç isnadı altında bulunan kişidir. Ceza yargısı suç işlenip işlenmediğini, eğer işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediğini araştırmaktadır. Yazıda sanık, müşteki, müdafi gibi kavramlara değinilmiştir.
Adli yargının bir kolu olan ceza yargısı, devletin en temel varoluş sebebini oluşturur. Devletin tanımı yapılırken de ilk akla gelen özellik, cezalandırma yetkisinin varlığıdır. Buna göre devlet, yine kendi koyduğu hükümlere aykırı davranışta bulunanları cezalandıran yapıdır. Sanık da bu ceza yargısının en önemli süjesidir. Zira sanığın olmadığı, yani yargılananın olmadığı bir ceza yargılaması düşünülemez.
Ceza yargısının en önemli süjesi olan sanık, ceza yargılamasında suç şüphesi altındaki kişiyi ifade eder. Ancak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (ceza yargılamasının nasıl sürdürüleceğini düzenleyen usul kanunu) madde 2/b’ye göre sanığın tanımında bazı unsurlar bulunmaktadır. Bunlara göre bir kişinin sanık olarak adlandırılabilmesi için ceza yargılamasının kovuşturma aşamasında olması gerekir. Yani soruşturma aşaması tamamlanmış ve dava açılmış, artık süreç ceza mahkemesinde devam etmektedir. Bununla birlikte ceza mahkemesi ya bir hüküm kurmamış ya da kurulan hüküm daha kesinleşmemiştir. Hükmün kesinleşmesinin ardından artık şüpheli sıfatı sona erer ve hükümlülük ortaya çıkar.
Kovuşturma aşamasındaki ceza yargılamasında sanığın dışında müşteki, katılan, mağdur, suçtan zarar gören, malen sorumlu gibi kavramlar da mevcuttur. Bunları sanıktan ayıran temel nitelik ise sanığın suç şüphesi altında olmasıdır. Yani yargılamada suçun sanık tarafından işlendiğine yönelik bir ihtimal değerlendirilmektedir.
Çoğunlukla kişiler sanık olduklarını, ceza mahkemesi iddianameyi ve tensip zaptını kendilerine gönderdiğinde öğrenirler. Bu tebligatın alınmasından sonra iddianame dikkatli okunmalı, atılı suçlamaya ilişkin olay ve olgular iyice araştırılmalı, iddianamede eksik veya yanlış olan hususlar belirlenmeli, tensip zaptı ile istenen herhangi bir davranış varsa bunlar yerine getirilmelidir. Zira ceza davaları hukuk davalarına göre daha hızlı ilerleyen davalardır. İlk duruşmaya iyi hazırlanmak oldukça önemlidir. Bir ceza avukatı ile görüşülecekse, tebligatla gelen evraklar da görüşmeye götürülmelidir. Ayrıca Vatandaş UYAP ile artık vatandaşlar da kendilerine ait hukuk ve ceza davalarının evraklarını İnternet üzerinden görüntüleyebilmektedirler. E-devlet şifresi ile bu portala giriş yaparak, kendilerine gönderilmeyen ve özellikle soruşturma aşamasında toplanmış tüm bilgi ve belgeler incelenebilmektedir.
Mahkemelerce gönderilen tebligatlarda ya da UYAP portaldaki bilgilerde “Müşteki Sanık” ifadesi görülmektedir. İşlenen suç nedeniyle mağdur olan ya da bu suçtan zarar gören kişinin şikayetçi olma hakkı vardır. Bu şikayeti gerçekleştiren kişiye müşteki/şikayetçi denilmektedir. Müşteki, kovuşturma aşamasında katılma talebinde bulunabilir ve sıfatı katılan olarak değişir. Sanık ise yukarıda belirtildiği üzere suç şüphesi altındaki kişidir. Bu iki kurumun tek kişide toplanması halinde ise kişi hem müşteki yani şikayet eden, hem de sanık yani suç şüphesi altındaki kişi olacaktır. Özetle kişi müşteki sanık olarak adlandırılmışsa bu durum, kişinin hem şikayet eden hem de suç işlemiş olma ihtimali bulunan kişi olduğu anlamına gelecektir.
Hukuki bilgisi ile sanığın haklarını savunan kişi onun müdafiidir. Müdafi, savunan demektir. Müdafi mutlaka bir avukattır. Avukatlar dışındaki kişiler sanık müdafii olamazlar. Hukuk yargılamasından daha kolaylaştırıcı usule sahip ceza yargısında sanık, yazılı vekaletname ile müdafi atayabileceği gibi sözlü olarak da kimin kendisini müdafi olarak savunmasını istediğini dile getirebilir. Sanık müdafii, ceza hukuku alanında faaliyet gösteren ve bu alanda çalışmaları bulunan avukattır. Her avukat bu alanda çalışabilir ve ceza mahkemelerinde müdafi olarak görev yapabilir.
Adli yargı bizim hukuk sistemimizde hukuk ve ceza yargısı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Sanık, ceza yargılamasının bir süjesidir. Davacı ile davalı ise hukuk davasındaki taraflardır. Davacı, mahkemeden bir talepte bulunan, davalı ise çoğunlukla bu talepten olumsuz etkilenme ihtimali bulunandır. Davacı ve davalı arasındaki bu dava yine çoğunlukla sadece bu tarafları ilgilendirir. Ancak ceza yargısındaki sanığın durumu ve hakkında verilen karar, tüm toplumu ilgilendirir. Özetle, sanık ile davacı ve davalı arasında hiçbir ilişki bulunmamaktadır.
Sanık, suç işlemiş olma ihtimali bulunan kişidir. Dolayısıyla ceza yargısı, suç işlenip işlenmediği, işlendiyse sanık tarafından işlenip işlenmediği hususlarında araştırma yapar. Sanık da bu araştırmaya katılacaktır.
Şüpheli soruşturma aşamasında, yani suça konu olayın incelendiği Cumhuriyet savcılığı araştırmasında, suçu işlediği yönünde şüphe duyulan kişidir. Sanık ise şüpheli hakkında dava açıldığında, kovuşturma aşamasında, suç şüphesi altında bulunan kişidir. Yani sanık, şüphelinin devamıdır.
Sanık kavramı, ceza mahkemesinin verdiği hüküm kesinleşince sona erer. Mahkumiyet halinde hükümlüden söz edilir. Beraat ve benzeri hallerde sanık sıfatı kalkar.
Ceza yargısında sanık, suçu işlemiş olma ihtimali bulunan kişidir. Bu nedenle sanık, suç işlenmediğinin ya da suçu kendisinin işlemediğinin ortaya çıkması için yargılamaya katkıda bulunabilir ya da varsa indirim sebeplerinin kendisine uygulanması gerektiğini ortaya koymaya çalışır. Şüphesiz sanık, suçsuz olduğunu ispat etmek zorunda değildir. İspat, iddia makamınındır. Ancak sanık da elinden gelen yardımı göstererek ya da bazen sadece susarak, mahkumiyetle karşılaşmamayı sağlamaya çalışır.
Suçlu olduğu kesin hükümle ortaya çıkana kadar herkes suçsuz olarak adlandırılır. Buna masumiyet karinesi denir. Örneğin kovuşturma aşamasında yani mahkeme safhasında sanık durumunda olan kişi, hakkında mahkumiyet hükmü bulunmadığı için masum yani suçsuz olarak değerlendirilir.