İşveren ile işçi arasında kurulan iş sözleşmesi, taraflara hak ve borçlar yüklemektedir. İş akdi kurulurken her ne kadar öngörülemese de, işveren ya da işçi için iş sözleşmesi devam ettirilemez bir hal alabilir. Kanun, iş akdinin nasıl sonlandırılabileceğini, iş akdini sonlandırılan işçi ya da işverenin hangi durumlarda haklı sayılabileceğini, vb belirlemiştir. Bununla birlikte yasa, işçiyi koruma amacıyla iş güvencesi kuralları belirlemiş, işverenin iş akdini sonlandırmasını bazı durumlar için sınırlamıştır. Şimdiden söylemek gerekir ki İş Kanunu’nca işçiye sağlanan iş güvencesi, sınırsız ve kesin değildir. Yazının devamında açıklanacaktır ancak özetle söylemek mümkündür ki İş Hukuku, ne şartla olursa olsun işverene, beraber çalışmak istemediği işçi ile çalışması yönünde emir veremez. Zorlayabilir ancak mecbur bırakamaz. Yani işveren bir işçi ile çalışmak istemiyorsa, şartlarını yerine getirmeyi kabul ederek işçinin iş akdine son verebilir. Ama belirttiğimiz gibi kanun işçiyi de korumaktadır.
İşe iade davası, işveren tarafından iş akdi feshedilen ancak bu feshin geçersiz olduğunu düşünen işçinin, iş güvencesinden faydalanarak işe iadesini talep ettiği davadır. İşe iade davası, iş sözleşmesi geçersiz bir nedenle sonlandırılan(halk deyimiyle işten kovulan) işçi tarafından açılabilir. İşverenin bu davayı açma hakkı bulunmamaktadır.
İş güvencesinden yararlanabilmek ve işe iade davası açabilmek için şu şartlara uyulmalıdır:
Yukarıda belirtildiği şekilde iş sözleşmesini feshetmek isteyen ancak haklı sebebe dayanamayan işveren, geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır. Geçerli sebebin neler olamayacağını kanun belirlemiştir. Nelerin geçerli sebep olarak kabul edileceğine ise mahkeme karar verecektir. Verilmiş kararlardan yola çıkarak, her olay kendi içerisinde değerlendirilmek şartıyla, şunları geçerli sebep olarak saymak mümkündür. Unutulmamalıdır ki bu liste sınırlı ve kesin değildir:
gibi sebepler. Şüphesiz ki bu ve benzeri sebepler, gerçeği yansıtan, ispatı mümkün olan sebepler olmalıdır.
İş akdini fesh eden işveren, elinden gelen tüm iyiniyetle davranmalı ve çözüm yolları aramalıdır. Eğer tüm çabalara rağmen iş akdinin devam etmesi mümkün olmuyorsa, iş akdi fesh edilebilir. Örneğin, işçinin çalışabileceği başka bölümler varken, fazla çalışma yapılırken, yeni iş sözleşmeleri yapılırken, mevcut işçinin iş sözleşmesinin sona erdirilmesi feshin son çare olması ilkesine aykırıdır.
İşveren iş sözleşmesini, İş Kanunu madde 19/1 uyarınca yazılı olarak feshedebilir. Bu yazılı bildirimde işçiye, iş sözleşmesinin neden feshedildiğini açık ve kesin bir şekilde belirtmelidir. Aksi halde işçi, işe iade davası açabilecektir. Zira iş sözleşmesi, geçerli bir sebeple sonlandırılabilirken hiçbir sebep gösterilmemesi, işe iade davası açma hakkının kendiliğinden doğuracaktır.
Savunma, hukukun insanlara tanıdığı temel haklardan birisidir. Savunma alınmadan yaptırım uygulanması kabul edilemez. İş Kanunu da bununla ilgili düzenleme getirerek, işçinin davranışı veya verimi ile ilgili bir nedenle iş sözleşmesi feshediliyorsa, mutlaka öncelikle işçinin savunmasının alınmasının gerektiği ortaya konmuştur. Aksi halde yine işçi, işe iade hakkını kullanacaktır.
Konumuzun temeli olan işe iade davası, yukarıda açıklanan hususlara uyulmadan iş sözleşmesi feshedilen işçinin başvurabileceği bir yoldur. İlgili düzenleme, İş Kanunu madde 20’de yer almaktadır. Maddeye göre işçi, iş akdi sonlandırılırken kendisine bir sebep gösterilmemişse veya gösterilen sebep geçerli bir sebep değilse, mahkemeye dilekçe ile başvurarak işe iadesini talep edebilecektir.
Dikkat edilmesi gereken husus, her ne kadar maddede geçerli sebepten bahsedilerek yetinilmiş olsa da, geçerli sebeple ilgili hükümdeki diğer şartların da var olması zorunludur.
Yasa, işverenin iş sözleşmesini yazılı usulle feshetmesi gerektiğini emretmektedir. Eğer bu kuralara uyulmamışsa, geçerli bir fesihten söz etmek mümkün olamayacağı için, işçi işe iade davası açabilecektir.
İşe iade davası açarak iş sözleşmesinin geçersiz bir nedenle feshedilmediğini söyleyen işçi için ispat yükü temelde bulunmamaktadır. Zira sebebi ileri süren işverendir ve bu sebebin gerçeği yansıttığını ispat etmek zorundadır. Ancak eğer işçi, gösterilen sebepten farklı bir nedenle iş akdinin sona erdirildiğini ileri sürüyorsa, bu durumu ispat etmek zorundadır.
Örneğin işveren sözleşmeyi, işçinin sürekli olarak işe geç gelmesine dayanıp, işleri aksattığını belirterek feshetmiş ve fesih bildiriminde bulunmuş olsun. Bu durumu işveren ispat etmek zorundadır. Ancak eğer işçi davasında, sebebin aslında bu olmadığını, sendika temsilciliği yaptığı için iş akdinin sonlandırıldığını iddia ediyorsa, bu durumu bu kez işçi ispat etmek zorundadır.
İş Kanunu işe iadede hak düşürücü süreler belirlemiştir. İşçi, iş akdinin feshedildiği yönündeki açıklamanın kendisine ulaştığı andan itibaren 30 gün içerisinde işe iade talebiyle arabuluculuk sürecini başlatmalı, arabuluculuk sürecinin anlaşamama ile sonuçlanması halinde arabuluculuk son tutanağının düzenlenmesinden sonraki iki hafta içinde işe iade davasını açmalıdır. Sürelere uyulmaması halinde işçi feshi kabul etmiş sayılacaktır ve işe geri dönmek için daha sonra dava açamayacaktır.
İşe iade talebiyle açılacak davada avukat tutmak zorunlu değildir. Ya da işverenin bu davada kendisini avukatla temsil etmesi zorunlu değildir. Ancak işe iade davasında geçerli nedenin ispatı, tazminat miktarları, dava sonucunda yapılacak başvurular ve önceden ödenmiş kıdem tazminatı gibi değerler düşünüldüğünde, hukuki yardım alınması ve davanın bir avukatla takibi, hak kayıplarına uğramamak adına önemlidir.
Aşağıda ayrıntısı açıklanacak sebeplerle ve işçinin hakkının korunması amacıyla kanun, işe iade davasının ne kadar sürede sonuçlanması gerektiğini belirlemiştir. Bu hükme göre işe geri dönmek talebiyle açılacak dava, 2 ay içerisinde sonuçlanmalı ve temyizi de 1 aydan önce tamamlanmalıdır. Ancak uygulamada bu sürelere uymak mümkün olmamaktadır. Hem davaların yoğunluğu, hem dilekçe safhalarının uzunluğu, hem araştırılması gereken hususların araştırılmalarının uzun sürmesi nedenleriyle, bu kadar kısa sürede işe iade davasının sonuçlanmasını beklemek mümkün değildir.
Güncelleme: Önceden belirttiğimiz sürelerle ilgili düzenleme uygulama ile uyumsuzdu ve değişti. Yeni sürelerle ilgili bilgiye “işe iade davası ne kadar sürer” başlıklı konuda yer verilmiştir.
a) İşe İade Davası Reddedilebilir:
İşe iade davası açan işçinin iddiaları geçerli bulunmaz ve iş akdinin geçerli bir sebeple feshedildiğine hükmedilirse, dava reddedilecektir. Bu durumda işçinin işe iadesi söz konusu olmaz.
b) İşe İade Davası Kabul Edilebilir:
İşe iadesi kabul edilip de işçinin işe iadesine karar verildiği takdirde, çeşitli olasılıklar ortaya çıkar.
Kararın kesinleşmesinden itibaren 10 gün içerisinde işçi, işe başlamak için işverene başvurmalıdır. Eğer işe başvuru yapmazsa, işverenin yapmış olduğu fesih geçerli hale gelir. Aynı şekilde işe başlamak için başvurmuş ancak işverenin işe başlatma davetini cevapsız bırakmış, makul sürede işe başlamamış işçinin iş sözleşmesi de feshedilmiş sayılacaktır. Dolayısıyla işe iadesine karar verilen işçinin işe başlamaması, feshin geçerliliğini kabul ettiği anlamına gelir. İşçi işe iade başvurusunu noterden göndereceği bir ihtarname ile yapmalıdır. Mecburi olmamakla birlikte bu uygulama, başvurusunu zamanında yapıldığını ve başvuru içeriğinin geçerli olduğunun ispatlaması açısından önemlidir.
İşçi işe başlamak için başvuru yaparsa, işveren bir ay içerisinde işçiyi işe başlatmak zorundadır. Eğer işe başlatmazsa, mahkeme kararıyla belirlenen tazminat miktarını ödemek zorunda kalacaktır. bu miktar, en az 4 ay, en fazla 8 aylık ücret tutarıdır.
İster işe başlatılmış olsun, ister işe başlatılmamış olsun işçi, çalışmadığı dönem için en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer haklarına da kavuşur. Yani işveren, işçiyi çalıştırmadığı dönem için işçiye en fazla dört aylık alacaklarını ödemek zorunda kalacaktır.
İşçi işe iade davası neticesinde işe başvuru yapmışsa ve işveren de işçiyi işe başlatmışsa, geçersiz hale gelmiş fesih nedeniyle ödediği ihbar ve kıdem tazminatını talep edecektir. Burada tüm tazminatların işçi tarafından ödenmesi yerine, kendisine yapılacak ödemeden mahsup edilmesi gereklidir. Eğer işveren bildirim süresi vermeden veya bildirim süresine ait ücret peşin olarak ödenmemişse, bu sürelere ilişkin ücret ayrıca işçiye ödenmelidir.
İşe iade davasında amaç, sözleşmenin feshinin geçerli olup olmadığının belirlenmesidir. Eğer işveren, iş sözleşmesini feshettiği işçiye yeniden iş vermişse, önceki feshin geçerli olmadığını kabul ettiği anlamı çıkacaktır. Bu durumda işe iade davasında işe iade kararı verilemeyecek olsa da, boşta geçen süre ile ilgili olarak karar verilmelidir.
Davaların uzun sürmesi bir yana, yaşamak için para kazanmak zorunda olan işçinin, işe iade davası devam ederken başka işte çalışmamasını beklemek, hukuki olmadığı gibi mantıklı da değildir. Kanun bununla ilgili bir düzenleme yapmamışsa olsa da Yargıtay, kararlarında belirgin olarak, işçinin başka işte çalışmasının sakıncasının bulunmadığını, işe iade davasını etkilemeyeceğini belirtmektedir. Ancak işe iade davası neticesinde tazminatlar belirlenirken, işçinin başka yerde işe başladığı tarih göz önünde bulundurulmalıdır. Yani işçiye ödenmesi gereken tazminat miktarları daha az olacaktır.
İşe iade davası sonucunda işe iadesine karar verilen işçi başvuru yaptığı halde bir ay içerisinde işe başlatılmazsa, iş sözleşmesi feshedilmiş sayılır. Dolayısıyla iş sözleşmesinin fesih tarihi, otuz günlük sürenin dolduğu gün olacaktır. Bu durumda işçi, ihbar, kıdem gibi tazminatları ile yıllık izin ücreti, ikramiye gibi alacaklarının, işbu tarih baz alınarak ödenmesini talep edebilecektir. Bu husustaki hesabın doğru yapılması, özellikle işçinin haklarının korunması açısından oldukça önemlidir. Zira işçiler işe başlatılmadıklarında genelde, sadece işe iade davası ile ilgili karar verilen tazminat miktarlarını hak ettiklerini düşünmektedirler. Halbuki 2-3 yıl önceki ücret üzerinden hesaplanmış kıdem tazminatı ile işe başlatılmamaya göre hesaplanacak kıdem tazminatı miktarları farklı sonuçlar doğuracaktır.
İşe iade davası açan işçinin işsizlik sigortası başvurusunda bulunmasının bir sakıncası bulunmamaktadır. Ancak eğer işe iade kararı verilir ve boşta geçen 4 aylık süre için kendisine ücret ödenmesine hükmedilirse, bu dört aylık süre için aldığı işsizlik sigortası ödeneğinin iadesi gerekecektir. Çünkü işçi, sanki dört ay boyunca çalışmış gibi ücrete hak kazanmıştır. İşsizlik sigortası ise çalışılmayan dönem için ödenir. Gelir elde eden işçi, dört ayın ödemesini iade etmek zorundadır.
İş Mahkemeleri Kanunu uyarınca işe iade davası, davalının yerleşim yeri ya da işyerinin bağlı olduğu iş mahkemesinde açılabilecektir. Bunun aksi sözleşmeler geçerli değildir.
İşten kendi isteğiyle ayrılan, istifa eden işçiler, belirli süreli çalışan işçiler işe iade davası açamazlar.
İş Mahkemeleri Kanunu madde 3/1 uyarınca, 01/01/2018 tarihinden itibaren, işe iade davası açabilmek için öncelikle arabulucuya başvurulması olması zorunlu hale getirilmiştir. Arabulucuya başvuru ve süreç hakkında detaylı bilgiye “Arabuluculuk Nedir, Nelere Dikkat Edilmelidir? İşçi İşveren ve Ticari Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Çözüm Yolu” başlıklı yazıdan ulaşabilirsiniz.