TMK 25 – Davalar (Kişiliğin Korunması)

TMK 25, kişiliğin korunması ile ilgili davalar hakkında düzenlenmiştir. TMK madde 25 davalar için hangi mahkemenin yetkili olacağını da belirlemektedir. Yazıda TMK 25 madde metni, gerekçesi ve ilgili Yargıtay kararlarına yer verilmiştir.

TMK 25 – Davalar (Kişiliğin Korunması)

TMK 25, kişiliğin korunmasına ilişkin davaları düzenlemektedir. Maddeye göre, önlenme, son verme ve tespit olmak üzere üç tür dava söz konusudur. Kanun davacıya, düzeltme ya da kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanmasını da isteyebileceğini belirlemektedir. Önemli bir düzenleme olan üçüncü fıkra, maddi ve manevi tazminat isteminin yanı sıra, hukuka aykırı saldırı sayesinde elde edilmiş kazancın vekaletsiz iş görme hükümlerine göre saldırıda bulunandan istenebileceğine hükmetmektedir. Manevi tazminatın kişinin ruhi dünyasında oluşan zararla ilgili olması nedeniyle, mirasçıların manevi tazminat talebinde bulunabilmeleri için saldırıya uğrayanın bu talebini ileri sürmüş olması gerekmektedir. Gerekçede açıklandığı üzere bu ileri sürme illa dava açmak anlamı taşımaz. Manevi tazminat talebininde bulunmayı gösteren her türlü davranış yeterlidir. Ayrıca saldırıda bulunan tarafından kabul edilmedikçe manevi tazminat istemi devredilemeyecektir. Yerleşim yeri için özel düzenleme getiren TMK 25, genel hükümlerden farklı olarak davacının yerleşim yerini de yetkili klmıştır. Buna göre kişilik hakkı saldırıya uğrayan hem kendi hem saldırıda bulunanın yerleşim yerinde dava açabilecektir. Eğer davranış Türk Borçlar Kanunu madde 49 uyarınca bir haksız fiil teşkil ediyorsa, Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 16 gereği haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği ya da bu zararın meydana gelebileceği yer mahkemesi de yetkilidir.

TMK 25

2. Davalar

Madde 25 – Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir.

Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.

Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.

Manevî tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; mirasbırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez.

Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir.

TMK 25 Gerekçesi

Madde 25- Yürürlükteki Kanunun 24/a maddesini karşılamaktadır.

Madde yürürlükteki Kanuna 3444 sayılı Kanunla konulmuş yeni bir hükümdür. Maddenin aslı İsviçre Medenî Kanununun 1985 tarihinde yürürlüğe giren yeni 28 a maddesidir.

Maddenin birinci fıkrasında zarar ve kusur koşullarını gerektirmeyen saldırı tehlikesinin önlenmesi, saldırıya son verilmesi ve tespit davaları düzenlenmiştir.

Maddenin ikinci fıkrasında, birinci fıkrada yer alan davalarla birlikte davacıya, mahkemece verilen düzeltmenin (tekzibin) ya da kararın “üçüncü kişilere bildirilmesi” veya “kararın yayımım” isteme hakkı tanınmıştır.

Yürürlükteki maddenin üçüncü fıkrası “Manevî tazminat talebi karşı tarafça kabul edilmedikçe devredilemez, ancak miras yoluyla intikal eder.” şeklindedir. Madde bu şekliyle manevî tazminat istemlerinin hak sahibi tarafından ileri sürülmemesine rağmen ölümü hâlinde mirasçılarına intikal etmesini kabul etmiştir. Böyle bir çözüm tarzının manevî tazminat istemlerinin niteliğiyle bağdaştırılması mümkün değildir. Zira manevî tazminat istemleri ileri sürülmediği sürece kişilik hakkına yönelik saldırıdan elde edilen kazancın istem hakkının başkasına intikal etmesi düşünülemez. Böyle bir istem ileri sürüldükten sonra, malvarlığı niteliği kazanabilir ve miras yoluyla intikal edebilir. Nitekim bu gerçeği göz önünde tutan İsviçre Medenî Kanunu da 93 üncü maddesinin ikinci fıkrasında manevî tazminat isteminin ileri sürülmedikçe miras yoluyla intikal edemeyeceğini kabul etmektedir. Buna uygun olarak maddenin dördüncü fıkrası yeniden kaleme alınıp, değiştirilmiştir. Bu değişiklik sonucu olarak manevî tazminat istemlerinde iki nitelik önemle vurgulanmıştır:

a) Manevî tazminat istemlerinin bir başkasına devredilebilmesi için, bundan sorumlu olan kişi ya da kişilerin bu istemi kabul etmeleri gerekir.

b) Manevî tazminat istemlerinin miras yoluyla mirasçılara geçebilmesi için, kişilik hakları saldırıya-uğrayan kişinin tazminat istemini ileri sürmüş olması gerekir. Maddeye göre ileri sürmenin mutlaka dava yoluyla gerçekleşmesi şart olmayıp saldırıya uğrayan kişinin bunu ortaya koyan ve kanıtlanabilen hür iradesi yeterli görülmüştür. Madde bu konuda dava şartını öngören kaynak Kanundan ayrılmıştır.

TMK 25 Emsal Yargıtay Kararları

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2016/3324 E., 2018/274 K., 22.1.2018 T.

“… kamuya mal olmuş davacının toplumun bilgilendirilmesi ve haber alma hakkı kapsamına giren özel yaşam alanına dahil olmayan, mesleki faaliyeti içerisinde de yer almayan bir konuda davaya konu haberler ile onlara eşlik eden fiziksel mahremiyetine dair fotoğrafların yayınlanmasında, davacının özel hayatıyla ilgili detaylar içermesi ve sadece belli bir kesimin bu konudaki merakını gidermek dışında toplumsal bir yarar bulunmadığı ve bu durumda ifade özgürlüğünü daha dar yorumlamayı gerektirdiği sonucuna varılmalıdır. Davacının sadece halka mal olmuş bir kişi olarak nitelendirilmesi, özel hayatına böyle bir müdahaleyi haklı kılmaya yeterli değildir. ”

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2015/11802 E., 2017/4052 K., 14.6.2017

“…basının özgürlüğü ile kişilerin, kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda somut olaydaki olgular itibariyle koruma altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir.

Bunun için temel ölçüt, kamu yararıdır. Yayın, salt toplumun yararı gözetilerek yapılmış olmalıdır. Toplumun çıkarı dışında hiçbir kişisel çıkar, gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmamalıdır. Haber olduğu biçimi ile verilmeli ve kişisel katkı yer almamalıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli ve haber verilirken özle biçim arasındaki denge de korunmalıdır. Bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayın hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Anılan ilke ve kurallara uyulması durumunda ise, yayının ve basının genel işlevi karşısında hukuka uygun olduğu, kişilik değerlerine saldırı teşkil etmediği kabul edilmelidir.

Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. Olay veya konu ile ilgili olan, görünen bilinen herşeyi araştırmalı, incelemeli ve olayları olduğu biçimi ile yayınlamalıdır. Bu işlevi ile gerek yazılı ve gerekse görsel basın, somut gerçeği değil, o anda belirlenen var olan ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olguları yayınlamalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan, gerçek olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basın sorumlu tutulmamalıdır.”

Yazar: Avukat Erdem Akçay

Konu Hakkında Yorum Yapabilirsiniz

Lütfen Dikkat: Form aracılığı ile "TMK 25 – Davalar (Kişiliğin Korunması)" hakkındaki değerlendirmelerinizi, eklemelerinizi, önerilerinizi ya da yorumlarınızı iletebilirsiniz. Sorularınız için iletişim sayfasını kullanınız.