Tarafların iradeleri ve anlaşmaları üzerine kurulu arabuluculuk, özellikle işçi ve işveren ile ticari uyuşmazlıklarında dava şartı olması nedeniyle oldukça önemli bir çözüm yolu olarak karşımıza çıkmakta. İçerikte, arabuluculuk çözüm yolunun ne olduğu, faydaları ve dikkat edilmesi gereken hususlara değinilmiştir. Zorunlu olmaları nedeniyle işçi - işveren ve ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuk hususları daha ayrıntılı işlenmiştir.
Arabuluculuk, “6325 sayılı Hukuk Uyumazlıklarında Arabuluculuk Kanunu” ve “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği” ile hukuki temelini sağlamaktadır. Yasal zemine sahip arabuluculuk çözüm yolu, yabancılık unsuru taşıyanlar da dahil olmak üzere, tarafların serbestçe tasarrufta bulunabilecekleri iş ve işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarında geçerli bir yoldur. Örneğin, A şahsı, B şahsının kendisine 100 TL borcu olduğunu iddia etmekte ve bu alacağını talep etmekte ise, icra takibi veya dava yoluna başvurabileceği gibi arabuluculuk sürecine de yönelebilir. Ancak A şahsı B şahsının kendisine hakaret ettiğini iddia ediyorsa, arabuluculuk yolunu kullanması söz konusu olmamaktadır. Zira konu, özel hukukun değil ceza yargılamasının kapsamındadır. Ama hakaret nedeniyle tazminat talebi varsa, bu kez yine arabuluculuk yoluna başvurabilecektir.
Arabuluculuk süreci kişinin adliyelerde bulunan yetkili arabuluculuk bürosuna başvurusu ile başlar. Bürolarda bulunan formları dolduran başvurucu, kimliğini ya da yetkisini içeren belge sunmak zorundadır. Başvurucu, arabuluculukta neleri talep edebileceğini değerlendirmelidir. Aksi halde anlaşamama durumunda açacağı dava, dava şartı yokluğu nedeniyle reddilebilir. Süreci başlatan büro dosyaya arabulucu atar. Arabulucu taraflarla iletişime geçerek toplantı günü belirler. Toplantı gününde yapılan görüşmede konu taraflar arasında değerlendirilir. Gerekiyorsa birden çok toplantı yapılabilir. Arabulucu karar verici bir merci değildir. Tarafları yönlendiremez, hukuki bilgi veremez ya da haklı haksız değerlendirmesi yapamaz. Arabulucu, tarafları bir araya getiren, iletişim kurmalarını ve birbirlerini anlamaya çalışmalarını sağlayan kişidir. Eğer hiçbir şekilde anlaşma söz konusu olamıyorsa arabulucu, bir öneride bulunabilir. Bunun dışında taraflar konuya hazırlıklı gelmeli ve haklarını bilmelidirler. Taraflar, arabulucunun kendisini yönlendirebileceğini, hukuki yardımda bulunacağını veya tavsiye vereceğini düşünmemelidir. Bu nedenle taraflar toplantıya gitmeden önce haklarını öğrenmeli, eğer bir alacak söz konusu ise bunun miktarını belirlemeli ve gerekirse bir avukattan hukuki destek almalıdır. Örneğin alabileceği kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ya da işe iade davası ile elde edebileceği tazminat ve ücret alacaklarına ilişkin miktarı öğrenmeden toplantıya giderek bir miktarda anlaşan işçi, düşük bir miktarda anlaştığını sonradan öğrense dahi arabulucuya tekrar başvuramaz ya da dava açamaz.
Arabuluculuk toplantılarında neticesinde taraflar anlaşma sağlarlarsa anlaşma tutanağı düzenlenir ve süreç sonlanır. Eğer anlaşılamamışsa son tutanak düzenlenerek yine süreç sonlandırılır. Anlaşamama halinde dava süreçleri başvuru halinde başlayacaktır.
Tahkimde hakem ve mahkemede hakim, hukuku uygulayarak karar verir. İlk derece mahkemesinin kararından sonra mümkünse istinaf ve temyiz aşamaları mevcuttur. Bu süreçlerin tamamı birer hukuki denetim yoludur. Ancak arabuluculukta denetim yoktur. Arabulucu taraflara dayatmada bulunamaz, uyuşmazlıkla ilgili karar veremez. Arabulucu tarafları yönlendiremez ya da hukuki tavsiyede bulunamaz. Bu nedenler hem başvuru yapan hem karşı taraf konu ile ilgili çalışma yapmalı, haklarını öğrenmelidir. Aksi halde yukarıda belirtildiği gibi hak kayıplarına uğrayabilirler.
Dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da, arabuluculukta anlaşma zorunluluğunun bulunmamasıdır. Anlaşamama halinde dava yolu kullanılarak yine hakka kavuşmak için çalışılabilir. Bu nedenle arabuluculukta teklif edilen her bedeli kabul etmek doğru olmayacaktır.
Arabuluculuk süreci ücretli bir süreçtir. Dava süreci de böyledir. Arabuluculuk ücreti ile ilgili olarak taraflar ve arabulucu arasında özel bir ücret sözleşmesi yapılmamışsa, Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi ile bu ücret belirlenecektir. Tarife her yıl güncellenmektedir.
İşçi ve işveren arasındaki ya da ticari konulardaki uyuşmazlıklarda yürütülecek arabuluculuk süreci ile ilgili olarak eğer sonuç anlaşamama şeklinde tamamlanmışsa, ilk 2 saatlik arabulucu ücreti Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir ve taraflardan ücret istenmez. Eğer 2 saat aşılmışsa, aşan kısımla ilgili tarifeye göre belirlenen ücret taraflarca ortak olarak ödenir. Örneğin işçinin başvurusu ile süreç başlamış ve taraflar anlaşamamış olsunlar. Eğer 2 saat görüşme yapıldıysa 2019 yılı için 340 TL olan arabuuculuk ücretini devlet karşılayacaktır. Eğer 3 saat görüşüldüyse 340 TL devlet tarafından, kalan 170 TL ise taraflarca ortak olarak karşılanacaktır. Dava açılması halinde devletçe ödenen kısım, davada haksız bulunan taraftan yargılama gideri olarak alınacaktır.
Arabuluculukta anlaşma gerçekleşirse, tarifenin son kısmına göre değişen oranlarda ve anlaşılan miktara bağlı olarak arabuluculuk ücreti gündeme gelecektir. Bu ücret ilk 35.000 TL için yüzde 6 şeklindedir. Yani taraflar 35000 TL’den anlaşmışlarsa arabulucuya 2100 TL ödeme yapmaları gerekecektir.
Uzlaşma kültürü ile ilgili bir konu olan arabuluculuk toplantısına katılmama seçeneği, dava şartı olan arabuluculuk sürecinde yapılmaması gereken bir tercihtir. Zira toplantıya katılmayan taraf ileride açılacak aynı konuya ilişkin davada haklı dahi çıksa, yargılama giderlerini ödemek zorunda kalacaktır. Üstelik lehine vekalet ücretine de hükmedilmeyecektir. Toplantıya katılmanın ise hiçbir zararı yoktur. Anlaşmak istenmiyorsa toplantıya gidip, “anlaşmak istemiyorum”, demek yeterlidir.
Temelde arabulucuyu taraflar, arabulucu listesinden beraber seçerler. Ama arabulucu isminde tarafların ortak bir karara varmaları her zaman mümkün olmaz. Bir arabulucu ismi üzerinde anlaşma genelde, uyuşmazlık çıkmadan önce yapılmış sözleşme ile kendini gösterebilir. Arabuluculuk kurumunun yeni olması nedeniyle şu an için neredeyse tüm arabulucular bürolar tarafından atanmaktadırlar. Bunun da bir sakıncası bulunmamaktadır. Zira yukarıda bahsedildiği üzere arabulucunun yaptığı iş tarafları bir araya getirmekten ve iletişim kurmaları sağlamaktan öteye sadece son bir teklifte bulunmakla geçmektedir. Süreçte tüm güç ve karar verme yetkisi taraflarındır.
İş Hukuku kapsamında işçi ile işveren arasndaki uyuşmazlıklarda arabuluculuk kanun yolu, tamamlanması mecburi bir yoldur. Zira bu yol dava şartıdır ve arabuluculuk süreci tamamlanmadan dava açıldığı takdirde dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilir. Bireysel iş sözleşmeleri gibi toplu iş sözleşmeleri de bu kapsamdadır.
İş hukuku kapsamındaki ihbar tazminatı, kıdem tazminatı, ücret alacağı, prim veya ikamiye alacağı, yol parası, yemek parası, asgari geçim indirimi alacağı, fazla çalışma(mesai) ücreti alacağı, yıllık ücretli izin alacağı, işe iade, ayrımcılık tazminatı, kötüniyet tazminatı, ölüm tazminatı, gibi kalemleri dava ile talep etmeden önce arabuluculuk yoluna başvuru gerekmektedir. Bu süreç olumsuz yani anlaşamama ile tamamlandığında, arabuluculuk son tutanağı dava dilekçesine eklenerek dava açılabilecektir.
İş sözleşmesine dayanan bir alacak ya da işe iade söz konusu ise arabuluculuk başvurusu yapmadan ve özellikle toplantıdan önce, konunun hukuki boyutu ve alacak miktarlarının belirlenmesi, hangi kalemelrin hak edilip edilmediğinin tespiti mutlaka yapılmalıdır. Aksi halde hem verimsiz bir arabuluculuk süreci yaşanır, hem de arzu edilen sonuca ulaşılamaz. Örneğin önel süresinin ne kadar olacağı bilinmeden talep edilen ihbar tazminatından olması gereken sonucu elde etmek mümkün değildir.
İş kazası ve meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ile ilgili tespit, itiraz ve rücu davalarında arabuluculuk çözüm yolu uygulanmaz. Dolayısıyla doğrudan dava açmak gerekir. Yine hizmet tespiti ve prime esas kazanç tespiti gibi davalarda da doğrudan dava açılmalı ya da şikayet usulleri kullanılmalıdır.
Yukarıda bahsedildiği üzere, arabuluculuk toplantısına katılmamanın işçi ya da işverene hiçbir faydası olmadığı gibi, hem bu sürecin hem ileride açılacak davadaki harç ve giderlerin ödenmesi hususunda zararı olacaktır.
Tekrar hatırlatmakta fayda bulunuyor. Arabulucuyu tarafların tespit etmesi için iki tarafın da aynı arabulucu üzerinde anlaşmaları gerekir. Aksi halde arabulucu tespit etme görevi taraflar üzerinde değildir. Arabuluculuk bürosuna yapılan başvuru sonucunda büro arabulucu atayacaktır.
İşçi – işveren uyuşmazlıklarında arabuluculuk süreci 3 haftada sona erer. Eğer gerek görülürse bu süre arabulucu tarafından en fazla 1 hafta daha uzatılabilir. Anlaşamama halinde ilk 2 saatlik arabulucu ücreti bakanlıkça ödenir. Anlama halinde asgari ücret tarifesindeki miktarlar dikkate alınarak taraflarca eşit olarak arabulucu ücreti ödenir. Eşit ödme konusunda da taraflar farklı bir yol seçebilirler. Örneğin işveren, teklifinin kabul edilmesi halinde işçiye düşecek arabulucu ücretini ödeyebileceğini dile getirir ve işçi de kabul ederse, arabulucu ücretini işveren tek başına ödeyebilir. Pazarlık süreci olması nedeniyle nelerin pazarlık konusu yapılabileceğini bilmek süreci doğru yönetme konusunda faydalı olacaktır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 5/A uyarınca konusu alacak ve tazminat olan ticari davalarda öncelikle arabulucuya başvurmak zorunludur. İşçi ve işveren uyuşmazlıklarındaki arabuluculuk sürecinden farklı olarak süreç 6 haftada, gerekli görülürse arabulucu tarafından 2 hafta daha uzatılarak, tamamlanır. Yine ilk toplantıya katılmayan taraf, açılacak davada yargılama giderlerinden sorumlu olacaktır.
Hem işçi-işveren hem de ticari uyuşmazlıklardan kaynaklı arabuluculuk süreçlerini taraflar kendileri takip edebilirler. Avukat tutmak zorunlu değildir. Ancak sürecin verimli olabilmesi ve hak kayıplarına uğranılmaması için hukuki destek alınması faydalı olacaktır. Zira arabuluculuk görüşmelerinde neyi isteyebileceğini, dava yolunda ne kadar alabileceğini, süreçlerin artı ve eksilerini, anlaşılacak miktarın kar mı zarar mı olduğunu değerlendirebilmek için hukuki bilginin yeterli olması gerekir. Anlaşamama halinde açılacak davada avukat tutulacaksa, arabuluculuk sürecinin de aynı avukatla takip edilmesi önerilir. Bu sayede baştan itibaren hukuki yardımda bulunan avukat süreci daha iyi kontrol edebilir. Örneğin dava ile elde edilemeyecek bir alacak için arabuluculuk sürecinin olumsuz sonuçlanmasına engel olabilir.
Taraflar bir arabulucu üzerinde anlaşmışlarsa, arabulucu olarak bu isim belirlenebilir. Ancak böyle bir anlaşma yoksa yapılan arabuluculuk başvurusu sonucunda arabuluculuk bürosu bir arabulucu atayacaktır. Dolayısıyla arabulucu belirlemek zorunlu değildir.
İş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren 1 ay içerisinde işe iade istemli olarak arabulucuk başvurusu yapılmalıdır.
Arabuluculuk süreci anlaşamama olarak sonlandırılır ve ileride açılacak davada haklı bile çıkılsa, ilk toplantıya gelmeyen taraf dava harç ve masraflarından sorumlu olur. Lahine vekalet ücretine hükmedilmez.
Başvurudan sonraki 5-10 gün içerisinde arabucunun sizi araması beklenir. Bu süreye rağmen aranmadıysanız,başvuru yaptığınız arabulucu bürosu ile iletişime geçmeniz faydalı olacaktır.
Dava şartı olması nedeniyle, dava açacaksanız işçi işveren ve ticari uyuşmazlıklarda(yasanın belirlediği davalarda) arabulucuk süreci mutlaka tamamlanmalıdır. Aksi halde davanın açılabilmesi için gerekli şart oluşmadığı için dava şartı yokluğundan dava usulden reddedilir.