TMK 13 ile yasa hangi hallerde ayırt etme gücünün bulunmadığının kabul edileceğini belirleyerek, bu hallerin mevcut olmaması halinde herkesin ayırt etme gücünün bulunduğunu ortaya koymaktadır. Yazıda ayırt etme gücü ile ilgili TMK 13 madde metni, gerekçesi ve ilgili Yargıtay kararları bulunmaktadır.
TMK 13, ayırt etme gücüne kimlerin sahip olduğunu belirlemiştir. Yaş küçüklüğünün ayırt etme gücünün varlığına engel olabileceğini kabul eden TMK madde 13, her küçüğün ayırt etme gücüne sahip olmadığı yönünde bir hüküm kurmamıştır. Belirli bir yaş da belirlemeyen Türk Medeni Kanununa göre yaş küçüklüğünün ayırt etme gücüne sahip olmayı engelleyip engellemediğinin her olay için ayrı ayrı değerlendirilecektir. Dolayısıyla bir vaka için 10 yaşındaki küçüğün ayırt etme gücünün bulunduğu kabul edilebilecekken, başka bir olay için aynı çocuğun ayırt etme gücünün bulunmadığı yönünde karar verilebilecektir. Yaş küçüklüğünün dışında, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi süreklilik arz eden ya da sarhoşluk gibi belirli bir zamanda ortaya çıkan nedenlerle kişinin ayırt etme gücünün bulunmadığı değerlendirilebilecektir. TMK 10 örneklendirdiği bu hallerin genel sınırı olarak ise, akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayı belirtmiştir. Bahse konu haller dışındakişi kişilerin ayırt etme gücü bulunmaktadır.
d. Ayırt etme gücü
Madde 13 – Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu Kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.
Madde 13- Yürürlükteki Kanunun 13 üncü maddesini karşılamaktadır.
Maddenin kenar başlığı “Temyiz kudreti” yerine “Ayırt etme gücü” şeklinde günümüz diline uyarlanmıştır. Hüküm değişikliği yoktur.
“… hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, temlik tarihinde mirasbırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması, ehliyetsiz olduğunun saptanması halinde davanın kabulüne karar verilmesi; ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde muris muvazaası hukuksal nedeni üzerinde durularak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
“Borçlu icra müdürlüğüne başvurusunda borca itiraz ettiği gibi, yargılama sırasında da murisi …’un, bononun düzenlendiği tarihte fiil ehliyetinin bulunmadığını ve dolayısıyla senedin hükümsüz olduğunu ileri sürmüş olup, hukuki işlemlerde, tarafların fiil ehliyeti kamu düzenine dair olduğundan, bu hususun mahkemece re’sen dikkate alınması zorunludur.”
“.. bu akıl zayıflığı neticesinde halen menfaatlerini müdrik ve telkinlere mukavim olamayabileceği, kendi hür iradesi istikametinde serbest olarak eylem ve işlemlere girişemeyebileceği tıbbi kanaatine varıldığı, bu duruma göre A. A.’ın akit tarihi olan 20.10.2005 tarihinde fiil ehliyetini haiz olmadığı oybirliği ile mütalaa olunur denilmiştir. Maddi olgu ve bilimsel gerekçelere dayalı bu açıklamalar tarih ve sayısı belirtilen mahkeme hükmü karşısında davacının fiili ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle mirastan feragat sözleşmesinin iptaline karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.”
“Evlat edinme şahsa bağlı haklardandır. Ayırtetme gücüne sahip olmayan kişilerin evlat edinmelerine imkan bulunmamaktadır.“