TMK 14 – Genel Olarak Fiil Ehliyetsizliği

TMK 14, kimlerin fiil ehliyetinin bulunmadığını belirlemektedir. TMK madde 14'e göre ayırt etme gücü olmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur. Yazıda, TMK 14 madde gerekçesi ve fiil ehliyetsizliği ile ilgili emsal Yargıtay kararlarına yer verilmiştir.

TMK 14 – Genel Olarak Fiil Ehliyetsizliği

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu madde 9 fiil ehliyeti ile ilgili olarak fiil ehliyetine sahip olan kimsenin, kendi fiiliyle hak edinebileceğini veya borç altına girebileceğini belirlemektedir(TMK 9). Devamı maddelerde ise fiil ehliyetine sahip olmanın gerektirdiği nitelikler sayılmaktadır.

TMK 14, kimin fiil ehliyetinin bulunmadığını genel olarak belirlemektedir. Yasa maddesine göre ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur.

TMK 14

III. Fiil ehliyetsizliği

1. Genel olarak

Madde 14 – Ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur.

TMK 14 Gerekçesi

Yürürlükteki Kanunun 14 üncü maddesini karşılamaktadır.

Maddenin konu başlığında “Medenî haklan kullanmağa ehliyetsizlik” deyimi yerine daha kısa ve önceki maddelerle terim birliğini sağlayan “Fiil ehliyetsizliği” deyimi kullanılmıştır. Hüküm değişikliği yoktur.

TMK 14 Emsal Yargıtay Kararları

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/13870 E., 2020/113 K., 9.1.2020 T.

“Dava dilekçesi içeriğinden, ehliyetsizlik ve inançlı işlem hukuksal nedenlerine dayanıldığı anlaşılmaktadır.

Ne var ki; dayanılan nedenlerden birinin ehliyetsizlik olması halinde kamu düzeniyle ilgili bulunması ve ehliyetsizliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenme gereğinin ortadan kalkacağı hususları dikkate alındığında öncelikle bu neden üzerinde durulması gerektiği kuşkusuzdur.

Bilindiği üzere; ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil davalarının zamanaşımı ya da hak düşürücü süreye tabi olmadığı, davanın niteliğine göre bu tür iddiaların süreye tabi kılınmaksızın her zaman ileri sürülmesinin olanaklı bulunduğu tartışmasızdır.

Somut olayda, Adli Tıp 4. İhtisas Kurulu’nun 26.12.2008 tarih ve 4441 Sayılı raporu ile mirasbırakanın 05.01.1998 tarihi itibari ile fiil ehliyetini haiz olmadığı sabittir. Eldeki davada çekişme konusu … ( yenileme ile … ada …, … ve … )parsel sayılı taşınmazdaki 714/1344 pay 30.09.1998 tarihinde, bir başka anlatımla, mirasbırakan …’ın fiil ehliyetini haiz olmadığı bir dönemde temlik edilmiştir.

Hal böyle olunca, ana taşınmazda ( eski … parsel ) davalı …’in 42/1344 pay sahibi olduğu gözetilerek, çekişme konusu 1668 ( yenileme ile … ada …, … ve … ) parsel sayılı taşınmazlarda …’ın temlik ettiği 714/1344 dikkate alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.”

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2017/4286 E., 2019/3569 K., 29.5.2019 T.

“Mahkemenin, davalıya kredi kullandırıldığı tarihte kısıtlı olduğuna ilişkin yazının bankaya tebliğ edilmesi nedeniyle temyiz kudretine haiz olmayan kısıtlıya kredi kullandırılmasında bankanın ağır kusurlu olduğu ve kredi sözleşmelerinin geçersiz olduğu yönündeki belirlemesi doğru ise de, davaya konu genel kredi sözleşmeleri uyarınca bankaca yapılan ödemelerin sebepsiz zenginleşme hükümleri muvacehesinde kısıtlıdan talep edilebilir olduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Mahkemece yapılacak iş, bankacılık alanında uzman bir bilirkişi aracılığıyla banka defter ve kayıtları da yerinde incelettirilmek suretiyle icra takibine konu genel kredi sözleşmeleri uyarınca, davacı banka tarafından davalıya ne kadar ödeme yapıldığının tespit ettirilerek, TBK’nun 77 ve devamı maddelerinde öngörülen sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkileri de nazara alınarak bir karar vermekten ibarettir.”

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/2970 E., 2014/4288 K., 25.2.2014 T.

“Hemen belirtilmelidir ki, davada ileri sürülen istekler arasında ehliyetsizlik iddiasının bulunması halinde, kamu düzeniyle ilgisi ve çözüme kavuşturulduğunda diğer hukuki nedenlerin incelenmesine gerek kalmayacağı hususları gözetildiğinde, öncelikle ehliyetsizlik iddiası üzerinde durulması gerekeceği, bu husus çözüme kavuşturulmadan diğer hukuki nedenlerin inceleme konusu yapılamayacağı açıktır.”

Yazar: Avukat Erdem Akçay