TMK 15'e göre, ayrık düzenlemeler hariç olmak üzere ayırt etme gücü bulunmayanların fiileri hukuki sonuç doğurmaz. Yazıda TMK madde 15 madde metni, yasa maddesinin gerekçesi ve ayırt etme gücünden yoksunluğun sonuçları ile ilgili emsal Yargıtay kararlarına yer verilmiştir
Ayırt etme gücünün bulunmaması kenar başlıklı TMK 15, yasada belirlenen özel durumlar hariç olmak üzere ayırt etme gücü bulunmayanların fiillerinin hukuki bir sonuç doğurmayacağını belirler. TMK 13 ayırt etme gücünü kimlerin sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
Ayırt etme gücünün bulunmaması
Madde 15 – Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukukî sonuç doğurmaz.
Madde 15- Yürürlükteki Kanunun 15 inci maddesini karşılamaktadır.
Maddenin kenar başlığı terim birliğini sağlamak üzere “Ayırt etme gücünün bulunmaması” şeklinde değiştirilmiştir. Yürürlükteki Kanunda iki fıkra hâlinde düzenlenmiş olan madde tek fıkra hâline getirilmiştir. Madde ayırt etme gücüne sahip olmayan kişinin tasarruflarının değil, fiillerinin hukukî sonuç doğurmadığını ifade etmek üzere yeniden kaleme alınmıştır. Gerçekten de ayırt etme gücüne sahip olmayan kişilerin hukukî sonuç doğurmayan fiilleri sadece tasarruf işlemleri olmayıp, bu nitelikte olmayan bütün diğer fiilleridir. Maddede bunun kanunlarda öngörülen ayrık durumların saklı olduğu ifade edilmiştir.
“… davaya konu vasiyetnameyle ilgili öncelikle hukuki ehliyetsizlik iddiasının incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa mirasbırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kayıtları, reçeteler vs.’nin istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kuruluna gönderilerek mirasbırakanın 22.06.2006 vasiyetname tarihinde hukuki ehliyeti haiz olup olmadığının saptanması, ehliyetsiz olduğunun saptanması halinde vasiyetnamenin iptal edilmesi …”
“Kural olarak tam ehliyetsiz kişilerin hukuki işlemleri hükümsüzdür.(TMK md.15) Ancak bu kuralın istisnaları vardır. Bunlardan biri TMK.’nun 2.maddesinde de öngörülen dürüstlük kuralıdır. Buna göre, “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz”. TMK.’nun 15.maddesinde hükme bağlanan kuralın istisnalarından biri de,T.B.K.nun 65.maddesi hükmüdür. T.B.K.nun 114/2.maddesi yollamasıyla sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanması mümkün olan T.B.K.nun 65.maddesi uyarınca hakkaniyet elverdiği takdirde tam ehliyetsiz olan kişi diğer tarafın batıl hukuki işlemin hüküm ifade ettiğine güveni sebebiyle oluşan zararından sorumludur.
TMK.nun 452/2.maddesinde ise, “vesayet altındaki kişinin fiil ehliyetine haiz olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış olması halinde onun bu yüzden uğradığı zarardan sorumlu olacağı” öngörülmüştür. Buna göre kendisini ehil bir kişi gibi gösterip hukuki işlem yapan ve bu suretle karşı tarafı zarara uğratan ehliyetsiz kişinin bu zarardan sorumlu olacağının kabulü gerekir.”
“Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesi Başkanlığının 15.05.2013 tarihli raporundan “dava tarihinde, davacı ( koca )’nın ( müteveffa ) fiil ehliyetinin bulunmadığı” anlaşılmaktadır. Bu durumda, davanın açıldığı 21.05.2009 tarihinde davacının fiil ehliyeti olmaması sebebiyle iş bu boşanma davasını açabilmesi ve yürütebilmesi mümkün olmadığı gibi, mirasçılarının da 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 181/2. maddesi uyarınca davayı takip etmeleri mümkün olamayacaktır. Gerçekleşen bu durum karşısında, davacı ( koca )’nın, dava tarihinde dava ehliyeti bulunmadığından davanın reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.”