Boşanmanın eki niteliğindeki maddi ve manevi tazminat, boşanma davalarının önemli bir talebini oluşturmaktadır. Tazminat taleplerinin dayanaklarının belirlenmesi ve hesabının nasıl yapılacağına dair konuların iyi araştırılarak davanın açılması gereklidir. Konuda, maddi tazminat ve manevi tazminat ile ilgili bilgilere yer verilip, koşulları ve miktarının nasıl belirleneceğine değinilmiştir.
Boşanmanın fer’ilerinden olan maddi ve manevi tazminat, boşanma davasının özenle araştırılması ve sonuca bağlanması gereken talepleri arasında yer alırlar. Boşanmada maddi ve manevi tazminat, birbirinden tamamen bağımsız ve dayanakları farklı taleplerdir. Her iki tazminat talebinin sebebinin ortaya konularak ispat edilmesi gereklidir. Boşanmaya karar veren ve kusursuz olduğunu düşünen eşin boşanırken ne kadar maddi-manevi tazminat alabileceği sorusuna net bir cevap vermek mümkün değildir. Zira aşağıda açıklanacağı üzere bu tazminat miktarlarının belirlenmesi için her olay ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Boşanmada maddi tazminat, hiç kusuru olmayan ya da daha az kusuru olan eşin, eşinin kusurları nedeniyle gerçekleşen boşanma yüzünden, boşanma nedeniyle zarar gören mevcut ya da beklenen çıkarlarının tazmini amacıyla eşinden isteyebildiği para ya da ayındır. Maddi tazminat, manevi tazminattan farklı olarak ayın olarak da talep edilebilir. Ancak ayın olarak ödenmesi talep edildiğinde, bu talebin nedeni de açıklanmalıdır. Aksi halde mahkeme maddi tazminatın ayın olarak ödenmesi talebini kabul etmeyip, para olarak ödenmesine karar verebilecektir.
Maddi tazminat istenebilmesi için gerekli şartlar şunlardır:
Türk Medeni Kanunu eşleri kadın ve erkek diye ayırmamıştır, eşlere eşit davranmıştır. Bu nedenle yukarıda açıklanan şartları varlığı halinde erkek eş, kadın eşten maddi tazminat talepe debilecektir. Öğretide aksi düzenlemelerin getirilmesine yönelik görüşler bulunsa da pozitif hukukumuz buna izin vermemektedir.
Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.
Boşanmada maddi tazminatı düzenleyen Türk Medeni Kanunu madde 174/1, istemin gerçekleşebilmesi için talep edenin mevcut veya beklenen menfaatlerinin boşanma yüzünden zedelenmesi gerektiğine hükmetmektedir. Diğer şartların varlığı halinde mevcut menfaatin zedelendiği kabul edilmelidir. Zira TMK madde 186/3’e göre eşler evlilik birliğinin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılmak zorundadırlar. Ayrıca TMK madde 185/3 eşlerin birbirlerine yardımcı olmalarını emreder. Boşanmanın gerçekleşmesi halinde eşin, diğer eşin bu katkı ve yardımından mahrum kalacağı açıktır. Her ne kadar eşlerin ikisinin de bu katkıdan mahrum kalacağı ortada olsa da, kusur durumunun önemi nedeniyle maddi tazminat isteyebilecek olan eşlerden sadece biri olabilir. Dolayısıyla başkaca bir gerekçe ileri sürülüp ispat edilemese dahi makul bir miktar maddi tazminata hükmedilmelidir.
Evlilik boşanma nedeniyle sona ermeseydi elde edilebilecek olan beklenen menfaatler çeşitlilik gösterebilmektedir. Mal rejiminin erken sona ermesi nedeniyle uğranılan zarar, yardım sandığı veya sigorta imkanını kaybetmek, vb gibi ekonomik kaybın söz konusu olması gereklidir.
Zedelenen menfaatlerin niteliklerini ve ne oranda zedelendiklerini objektif bir ölçütle ortaya koyabilmek, matematiksel bir formüle dökmek mümkün değildir. Buna karar verecek olan hakim, hakkaniyetle karar verirken takdir yetkisini kullanacaktır. Maddi tazminat miktarı takdir edilirken,
değerlendirilmelidir.
Boşanma davasındaki maddi tazminat konusunda şüphesiz en önemli hususlardan birisi tazminat miktarının nasıl belirleneceğidir. TMK madde 174/1 maddi tazminatın, “uygun” bir tazminat olması gerektiğini belirlemektedir. Hakim takdir yetkisini kullanırken;
bakmalı ve hakkaniyete göre karar vermelidir. Maddi tazminatın miktarı belirlenirken türk borçlar Kanunu madde 50-52 de göz önünde bulundurulmalıdır. Buna göre hakim, olayların olağan akışını, zarar görenin aldığı önlemleri, zararın meydana gelmesinde zarar görenin de etkisi varsa bu davranışları dikkate almalıdır. Maddi tazminat yükümlüsünün ödeme yapması halinde yoksulluğa düşecek olması, kusurunun azlığı ve hakkaniyete uygun olması halinde tazminat miktarında indirim değerlendirilmelidir.
Boşanma davalarındaki maddi tazminat taleplerinde sıklıkla yapılan hatalardan birisi, ekonomik değeri bulunan her türlü tazminat talebinin TMK madde 174/1 kapsamında sayılacağı düşüncesidir. Halbuki, TMK madde 174/1’de unsurları belirlenen tazminat dışındaki maddi tazminat talepleri boşanma davasının eki niteliğinde olmayan, işbu konuda tazminat talebinden farklıdır. Örneğin, tedavi masraflarının istenmesi, evlilik sürecinde çalışmamamış olma, ziynet eşyalarına ilişkin talepler, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin talepler, vb maddi tazminat kapsamında değildir.
Boşanma davası içerisinde istenen maddi tazminat, boşanmanın eki niteliğinde bir taleptir ve harca tabi değildir. Dolayısıyla talebin miktarının harç konusunda herhangi bir önemi yoktur. Bununla birlikte maddi tazminat talebinin kısmen ya da tamamen reddi halinde de karşı vekalet ücreti doğmayacaktır.
Yasa metnine göre maddi tazminatın doğması için tazminat ödemesi talep edilen eşin daha çok kusurlu olması gereklidir. Akıl hastalığına dayalı boşanma davasında, akıl hastası olan eşten maddi tazminat talep etmek bu nedenle mümkün değildir. Zira akıl hastası olan kişinin kusurundan söz etmek mümkün olmayacaktır.
Türk Medeni Kanunu madde 166/4, herhangi bir sebeple açılan boşanma davasının reddinin üzerinden 3 yıl geçmesi ve bu süreçte evlilik birliğinin kurulamamış olması halinde eşlerden birinin başvurusu üzerine boşanma kararı verilecektir. Fiili ayrılık nedeniyle boşanma davasında acaba maddi tazminata hükmedilebilir mi? Yargıtay, ilk boşanma davasının davalısının maddi tazminat talep edebileceğine hükmetmektedir. Zira ilk davanın reddedilmiş olması nedeniyle davalıya yüklenebilecek bir kusurun bulunmadığı ortadadır. Fiili ayrılığın ortaya çıkmasına sebep olan ise ilk davanın davacısıdır. Bu nedenle evlilik birliğinin sonuçlanmasına sebep olan, ilk davanın davacısı olarak kabul edilmekte ve karşı tarafa maddi tazminat ödemesi gerekeceğine hükmedilmektedir.
Yargıtay’ın konuya ilişkin kararındaki “fiili ayrılığa sebep olma kusurunun” dayanağı belirsizdir. Fiili ayrılık acaba boşanma davası açıldığı için mi gerçekleşmiştir? Dava açmak hak arama özgürlüğü kapsamında değil midir?
Boşanma davasında manevi tazminat, evliliğin boşanma ile sonlanmasına sebep olan olayların eşlerden birinin kişilik hakkını ihlal etmesi halinde ortaya çıkmaktadır. Kişilik hakkı ihlal edilen eş, olayda kusuru olan eşten manevi tazminat ödemesini isteyebilecektir. Maddi tazminattan farklı olarak manevi tazminat yalnızca para ile ödenebilmekte olup, yine uyun miktarda olmalıdır. Buna göre manevi tazminata ilişki kurallar şunlardır:
Manevi tazminat isteminde bulunabilmek için yine daha az kusurlu ya da kusursuz olmak gereklidir. Eşit kusur ya da daha kusurlu olma hallerinde manevi tazminat talep edilemeyecektir.
Manevi tazminat ile amaçlanan, boşanmaya sebep olan vakalar nedeniyle kişilik hakkı saldıya uğrayan eşin, bozulan bu ruhsal dengesini telafi etmek, manevi hayatındaki eksilmeyi karşılamak ve manevi dengeyi sağlamaktır. Şüphesiz manevi bir azalmanın para ile tamamlanması mümkün değildir ancak yasanın çözümü budur. Manevi tazminat miktarı belirlenirken, tazminatın ödeneceği kişinin zenginleşmesine imkan tanımak doğru olmayacaktır.
Boşanma davasında karar verilen maddi veya manevi tazminat, boşanma hükmünün kesinleşmesiyle geçerlilik kazanacaktır. Dolayısıyla tazminata ancak boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren faiz talep edilebilir. Boşanma davasının açılış tarihinden başlamak üzere faiz istenmesi mümkün değildir.
Maddi ve manevi tazminat talebi, dilekçeler safhasında ileri sürülmelidir. Zira Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 141, iddia ve savunmanın genişletilme ya da değiştirilme zamanını dilekçeler safhası ile sınırlamıştır. Ancak maddenin ikinci fıkrasında belirtililen kurala uygun olarak dilekçeler safhasından sonra taraflar maddi veya manevi tazminat talebinde bulunurlarsa, bunu ya ıslah yolu ile yapmalı ya da karşı tarafın olurunu almalılardır.
Maddi veya manevi tazminat talebi taraflardan gelmelidir. Hakim re’sen bu konuda araştırma yapamayacağı gibi talep yokken karar da veremez. Hakim ayrıca tazminat talebinin miktarı ile de bağlı olup istenenden fazlasına hükmedemez ancak talep edilenin altında bir miktara hükmedebilecektir.
Uygulamada bazen davacı ya da davalı eş, karşı taraftan tazminat istememektedir. Bunun sebebi, diğer eşin ekonomik durumunun yetersiz olması olabileceği gibi, karşı taraftan gelecek ödemenin istenmemesi de olabilmektedir. Eşler boşanmanın eki niteliğinde olan maddi veya manevi tazminatı, ya boşanma davası içerisinde ya da boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içerisinde istemelidir. Aksi halde hak düşürücü sürenin tamamlanmış olması nedeniyle tazminat talepleri reddedilecektir.
Mevcut boşanma davasında maddi veya manevi tazminat talebinden feragat ettiğini söyleyen eş de bu feragat ile tazminat talep etme hakkını kaybeder. Feragatten dönüş imkanı yoktur.
Boşanmada manevi tazminat miktarı belirlenirken maddi tazminatta belirlenen kriterlere paralel olarak
gözetilmeli, Türk Borçlar Kanunu madde 50-52 miktar belirlenirken göz önünde bulundurulmalıdır.
Mahkeme tarafından karara bağlanan maddi veya manevi tazminat, boşanma kararının kesinleştiği tarihte muaccel olur. Dolayısıyla alacaklı, bu tarihten itibaren tazminat miktarını talep edebilir. Boşanmada tazminat ödeme süresi, boşanma kararının kesinleşmesi ile başlamaktadır. Adi borç niteliğindekibu borç, icra takibine konu edilebilmektedir ancak nafaka alacaklarında olduğu gibi zorlama hapsine konu edilemez. Bu nedenle haciz yapılarak tahsil edilmeye çalışılacaktır.
Halk arasında kadının evlilikte yıpranma payı olduğu, boşanma halinde bunu eşinden talep edebileceği gibi hiçbir dayanağı olmayan düşünce dolaşmaktadır. Gerçeğe aykırı bilgilerin yayılma hızının ve toplumlarda kabul görme ihtimalinin, gerçeğe uygun olanlardan daha fazla olması nedeniyle evlilikte yıpranma payı da sanki hukuki bir düzenleme gibi düşünülmektedir. Ancak böyle bir düzenleme yoktur. Evlilikte yıpranma belki psikolojik olarak olabilir ancak bu bir hukuki hak doğurmaz. Taraflar, yukarıda açıklanan nedenlerin varlığı halinde maddi ya da menvi tazminat talep edebilmektedirler.