Türk Medeni Kanunu nafakayı, tedbir, yoksulluk, iştirak ve yardım nafakaları olarak düzenlemiştir. Evvelden verilmiş bir nafakanın tamamen kaldırılması, miktarının azaltılması ya da artırılması talepli davalarda dikkat edilmesi gereken hususlara yazıda değinilmeye çalışılmıştır.
Nafakanın artırılması, azaltılması ya da tamamen kaldırılmasına ilişkin davadan önce nafakanın ne olduğuna ve türlerine değinmek faydalı olacaktır.
Türk Medeni Kanunu, 4 farklı nafaka çeşidine ilişkin hükümler içermektedir. Bunlar:
Yukarıda bahsedilen nafaka çeşitleri kaynaklarını yasadan almaktadırlar. Dolayısıyla herhangi bir işleme gerek duyulmaksızın ödenenler de nafaka olarak adlandırılabilir. Örneğin, kardeşi maddi açıdan zor durumda olan kişinin kardeşine aylık bir miktar gönderiyor olmasını yardım nafakası olarak adlandırmak mümkündür. Taraflar sözleşme ile de nafaka üzerinde anlaşabilirler. Örneğin kardeşlerin aralarında belli bir miktar yardım nafakası ödeneceği ile ilgili yazılı ya da sözlü sözleşme yapmaları yine geçerlidir. Uygulamada ise nafaka kendini en çok, mahkeme kararları ile göstermektedir. 4 türdeki nafaka da dava ile talep edilebilir. Tedbir nafkası için mevcut bir boşanma ya da ayrılık davası olmalıdır. İştirak nafakası için velayetin bir eşe verilmiş olması aranırken yardım nafakasında yukarıda bahsedilen şartların mevcudiyeti halinde bir dava açılabilir. Nafaka yükümlülüğü, ödeyen veya ödenenin vefatı ile son bulur. İştirak nafakası, çocuğun 18 yaşını doldurması ile son bulurken, yoksulluk nafakası ve yardım nafakası süresizdir. Tedbir nafakası ise davanın sona ermesi ile sonlanacaktır.
Nafaka ile ilgili açıklamalardan sonra dört türdeki nafakaların hangi şartlarda artırılmasının, azaltılmasının ya da tamamen kaldırılmasının isteneceğine değinelim. Öncelikle bir mahkeme kararının değiştirilmesi için durumda bir değişikliğin ortaya çıkmış olmasının gerektiğini belirtmekte fayda buunmaktadır. Yani, 1 Ocak 2020 tarihinde mahkeme, “A’nın B’ye aylık 100 TL yoksulluk nafakası ödemesine”, diye karar vermişse, bu nafaka miktarının artırılması, azaltılması ya da kaldırılması için mahkemenin karar verdiği zamandaki durumun değişmiş olması gereklidir. Örneğin, A artık bu nafakayı ödeyemeyecek güçte olmalıdır ya da B yoksuluktan kurtulmuş olmalıdır. Eğer şartlar değişmemişse, dava reddedilecektir. Zira zaten bu şartlarla ilgili bir karar verilmiştir. Dolayısıyla nafaka miktarı ile ilgili dava açmadan önce hangi şartların değiştiğini belirlemek ve bunların davada ispat edilmesi için gerekli delillerin belirlenmesi önemlidir.
Durumun değişmesini ortaya koyabilecek değişiklikler:
Görüldüğü üzere nafaka miktarının artı ya da eksi yönde değiştirilmesini isteyebilmek için sayısız sebep ileri sürülebilmektedir. Ancak temel kural, yaşanan bu değişikliğin nafaka miktarını etkileyecek bir husus olduğunun ortaya konması gerekliliğidir. Aksi halde dava reddedilecektir.
Nafakanın artırılması, azaltılması ya da kaldırılması talepli davalar, bir anlık sinirle ya da kararla açılmamalıdır. Üzerinde uzun uzun düşünülmesi ve ayrıntılarının araştırılması gereken nafaka davalarında, başvuru sırasında istenen sonucu elde etmeyi sağlayacak delillerin ortaya konması gereklidir. “Nasıl olsa hakim beni anlar?”, “Bu kadar da nafaka olur mu?”, gibi düşüncelerle davayı olumlu bitirmek mümkün değildir. Dava, usul ve esası ile incelenen, şartlara sahip bir uygulamadır. Bunlara uygun açılmayan, delilleri geçerli olmayan ya da zamanında sunulmayan bir davanın olumlu bitirilme şansı neredeyse yoktur. Bu nedenlerle dava açmadan önce bir avukatla görüşmek ve tüm süreci onunla takip etmek istenmeyen sonuçların önüne geçmek için faydalı olacaktır. Avukatın davanın açılmamasını önermesi bile kişiyi yıllarca sürecek bir dava sürecinden ve masraftan kurtarır.
Nafaka miktarının değiştirilmesi ile ilgili davalarda herhangi bir süre sınırlaması bulunmamaktdır. Evvelki karar kesinleştikten 1 dakika sonra da dava açılabilir, 15 yıl sonra da.
Nafaka miktarının değiştirilmesine yönelik davalarda sayı sınırlaması ya da derdestlik söz konusu değildir.
Evet. Buna engel bir hüküm mevzuatımızda bulunmamaktadır. Örneğin bir çocuk hem iştirak hem yardım nafakası alabilir.